Girdi yapan Ken'an Rifâî

Sohbetler (Eylül 2014)

“Dünyâya gelmekten maksat, rûhu kemâle erdirmek, kâmil insanı bulmaktır. İlmi burada bulamadınsa Çin’e kadar gideceksin. Bu hususta mâzeret makbul değildir. Çünkü dünyâya gelmekten maksat budur. Benim evlâdım, âilem var, onlar ile meşgul olmam, onlar için çalışmam lâzımdır, da desen yine mâzeretin makbul olamaz. Evlâdın ve âilen olduğu için yemek yemiyor musun? Şu halde rûhunun gıdâsı […]

Sohbetler (Ağustos 2014)

-Etrâfımıza nasıl hizmet eylemeliyiz? – “Allah rızâsı için mü’min kardeşine hizmet eden kimse, Allâh’ın himâyesindedir. Kulun kusurlu olduğunu bile bile hizmet ve yardımı esirgememelidir. Onun için kardeşlerinize dâimâ yardım etmelisiniz. Bizim aramızda fakirlik zenginlik yoktur. Hepiniz bir vücutsunuz.” (Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 643) **** Sâmiha Hanım: – Hadîs-i şerifte ‘İnsanlar arasında […]

Sohbetler (Temmuz 2014)

Namazın Hakk’a yöneliş olduğundan, huzur ve gönül zevki ile kı­lınması gerektiğinden konuşulurken Hocamız şu vak’ayı anlattı: – “Bir gün Harem-i Şerif’te namaz kılıyorduk. Yanımda, Ali Efen­di isminde ulemâdan bir zat vardı. Onun yanında da gayet acayip hare­ketler yaparak rükûa ve secdeye varan bir kimse namaz kılıyordu. Selâmdan sonra Ali Efendi, bu ne biçim adam, namazım […]

Bir Nokta İdim

Bir Nokta İdim Bir nokta idim kıldı benî kaamet-i Tûbâ Giydirdi eliften beni tâ yâ’ye o Mevlâ Âyanda iken gizlice bir gevher-i yektâ Rabbim beni kıldı ulu bir Kâ’be-i Ulyâ İdrâk-i me’ânî ile rûh ufkunu geçtim Ol sikke-i kevneynin özü cevheri bendim Cismim görerek sen beni gördün mü sanırsın Gölgem bu benim yoksa sen aslım […]

Ken’an Rifâî Hazretleri’nin şerhi ile Mesnevî-i Şerif’in III. Cildinden bir kısım…

Suyu görmüyor musun? Evvelâ su nereden geliyor? Bâlâdan alçağa gidiyor. Sonra alçaktan yine yukarı gidiyor. Buğday da öyle değil mi? Buğday da evvelâ ekicinin elinden veyâhud anbardan aşağı atılıyor. Ne güzel başaklar şeklinde yükseliyor. Ve insana gıdâ oluyor. İnsana karışıp insan sıfatını kazanıyor. Yağmur da evvelâ buluttan alçağa tenezzül ediyor, sonra terslikten bulut olup yine […]

Sohbetler (Haziran 2014)

Ramazan yaklaşmıştı. Görgüsü kadar bilgisi de zengin, kendisi ise yerine ve zamanına uygun konuşmayı bilen Münîre Hanımefendi gençliğinde öğrenmiş olduğu, kısa bir duâyı (Allâhümme bârik lenâ fî Recebe ve Şa’bân ve belliğnâ (nice nice) Ramazan, bi’l-âfi-yeti ve’l-gufrân ve hatim lenâ bi’l-îmân ve şerrifnâ bi’l-Kur’ân) birkaç defa tekrarladık­tan sonra “Efendiciğim, başınız ağrımasın, canınız sıkılmasın, diye su­suyorum!” […]

Sohbetler (Mayıs 2014)

Güzide Hanımefendi: –   (Sobayı işaret ederek) Demin sıcaktan yanına yaklaşılamıyordu. Şimdi hiçbir şey kalmadı, geçti gitti. –   “Her şey öyle değil mi? Hep bir andan ibaret… Her şey haşr u neşri, yokluğu ve varlığı göstermiyor mu? Ağaçları görmüyor musun? Baharda çiçekler açıyor, sonra yemiş veriyor, fakat kış gelince onlardan eser kalmıyor. Denizlerin dalgalan da kabarıp […]

Sohbetler (Nisan 2014)

Münîre Hanımefendi, Bursa’daki Keşiş Dağına (Uludağ) ismi verilmiş olan keşişe ait bir hikâye anlattı. Bir gün Emir Sultan Hazretleri, bir mânevî işaret üzerine keşişi ziyarete gider ve kulübesinin kapısını vurunca, içerden “Buyurun yâ evlâd-ı Resûlullah!” diye cevap alır. Emir Sultan Hazretleri içeriye girip de, kendisine bu türlü hitap etmesinin sebebini sorduğu vakit keşiş “Bu akşam […]

Sohbetler (Mart 2014)

Sâmiha Hanım: -Görmek için aklın bir yardımı olmuyor. Belki aşk erbâbı için, ‘her ne makama geldim ise aşk ile geldim!’ kaidesi hâkim… – “Evet ama, bu yolda faydalı olmayan akıl, dünya aklıdır. Aslında akıl, büyük şeydir. Akıl mertebesi büyük mertebedir.” Semîha Hanım: -Cebrâil’in temsil ettiği akıl, akl-ı kül değil midir? – “Evet… fakat akıldan da […]

Sohbetler (Şubat 2014)

Doktor Ali Mazhar Bey’in oğlunun vefâtı dolayısiyle çocuğun an­nesinden ve bilhassa annesinin aşırı teessüründen bahsedildi. – “Bunlar ibret alınacak şeyler! Evlât üzerine bu kadar yanıklık nedir? Yanacaksan Allah için yan! Şimdi, bu zavallı kadıncağızı bekleyen üç çeşit ihtimal var. Ya böylece yanmakta devam ederek kendini mahveder. Yahut âh u zârını Allah yoluna döndürerek kendine bir […]