Sohbetler (Nisan 2014)

Münîre Hanımefendi, Bursa’daki Keşiş Dağına (Uludağ) ismi verilmiş olan keşişe ait bir hikâye anlattı. Bir gün Emir Sultan Hazretleri, bir mânevî işaret üzerine keşişi ziyarete gider ve kulübesinin kapısını vurunca, içerden “Buyurun yâ evlâd-ı Resûlullah!” diye cevap alır. Emir Sultan Hazretleri içeriye girip de, kendisine bu türlü hitap etmesinin sebebini sorduğu vakit keşiş “Bu akşam Resûlullah Efendi­miz, yarın, sana evlâtlarımdan biri gelecek, diye haber vermişlerdi” der.

Münîre Hanımefendi, mûtat tatlı anlatışı ile hikâyesini bitirince:
–   “Olabilir!” diye kayıtsızca bir cevap aldı. Bunun üzerine Sabîha Hanımefendi, Hazret-i Mevlânâ Efendimiz’in de böyle bir keşişi vardı, deyince, işi lâtifeye dökerek:
–  “Ken’an Efendimiz’in de bir keşişi vardı. Hem de bayağı papaz değil, patrik idi!” diye tebessümle bahsi kesti…

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 91-92)
*****

Nazlı Hanımefendi:

  • Biz öyle bir deryaya gark olmuşuz ki nihâyeti yok. Mesnevîler, manzûmeler, ilâhîler, sohbetler ve bin türlü şeyler ile bize hakikatleri akıtmaya uğraşıyorsunuz:

“(Tebessümle) Bize şunu da söylemedin, demeye hakkınız yok şu halde… Gerçekten de size söylemedik bir şey bırakmamışımdır. Çünkü dervişler, mürşidin kalbinin sahîfeleridir. Sizi gören, sizde mürşidinizi göreceğinden, mes’ûlsünüz ve öğrenip bildiklerinizle amel etmeye de mecbursunuz. Bursa’da bulunduğumuz sırada bir kadıncağız, anacığımı ziyarete gelmiş ve söz arasında şeyhine, keman çalmanın günah olup olmadığını sorunca, şeyhinin de “Bu, kalbe göre değişir. Senin gönlünde Allah ol­duktan sonra ne istersen çalabilirsin” dediğini söylemiş.

Bu sözü söyleyen zâtın bir Nakşî şeyhi olması bilhassa hoşuma gitti ve kendisini arayarak buldum ve ziyaret ettim. Ârif bir zattı. İşte dervişi, mürşidinin kalbinden bir sahîfe açarak onu bize göstermiş oldu.

Sabîha Hanımefendi:
Bu zat, biz İstanbul’a döndükten sonra arkanızdan haber yolla­mış ve beni yaktı, tahammül edemiyorum, kendine kavuştursun… diye hâlini arzeylemiş ve kısa zaman sonra da vefât etmişti.

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 228-229)

*****

Sâmiha Hanım:

  • Bir kimsenin kendinde kudret ve kuvvet tasavvur etmesi ne ka­dar boş değil mi Efendim?
  • “Görmek isteyen ve görmek nasibi olan için öyledir. Evet kudret ve kuvvet yalnız Allah’a mahsustur, fakat bunu da bildirmesi lûtfudur, ihsânıdır, sevgisidir. Kudret ve kuvvetin kendinde olduğunu gösterme­si pek büyük bir nimettir. Bunu bildirmemesi ise aksidir ve verdiği gaf­lettir.”

 

((Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 100)

The following two tabs change content below.

Ken'an Rifâî

Son Yazıları: Ken'an Rifâî (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın