Girdi yapan Ken'an Rifâî

Sohbetler (Ocak 2016)

– “Cenâb-ı Hak kaleme yaz dedi ve kalem her şeyi yazdı. Lâ ilahe illallah yaz, dedi. Onu da yazdı. Ama, sıra Muhammed Resûlullâh’a gelince, kalem şakk oldu, ortasından yarıldı. Kamış kalemlerdeki çatlak gibi. Çünkü Resûlullah ilâhî aşka mazhardır. Onun için kalem bunu yazmaktan âciz kaldı. Tıpkı Cebrâil Aleyhisselâm’m, Mîrac’da, Sidre’den öteye gidemeyince, Resûlullâh’ın “Ko yanarsam ben […]

Âşık Mâşûku Temâşâ Etmekle Firkatten Âzâd Olmaz

Lâ ilâhe illâllah! Nur Muhammed sallallah! Hasbi-Rabbî cellallah! Virdim Allah illallah!   Aşk beni etdi zebûn, Ne yamanmış bu füsun! Derd-i aşkla gece gün, Eşk-i çeşmim oldu hûn.   Gelin âşık, yanalım! Aşkı her dem analım! Can bize aşktır hemen, Aşk meyine kanalım!   Her taraf gül açıyor, Dere coşkun akıyor, Bülbül ötüp duruyor, Benim […]

Cân-ı Candır…

Cân-ı candır Hazret-i Ahmet Muhammed Mustafâ Tende hem rûh-i revânımdır Aliyyü’l-Murtazâ   Kurre-i ayn-ı Muhammed Şah Hasan ibn-i Alî Hem Hüseyn-i müctebâ şâh-ı şehîd-i Kerbelâ   Seyyidü’s-süccâd Alî Zeyne’l-abâ Bâkır Velî Şâfi-i mahşerdir elhak Câfer-i nûr-i Hüdâ   Mûsa-i Kâzım erenler cem’inin mısbâhıdır Hak-nümâdır Hazret-i Şah-ı Alî hulku’r-rızâ   Sâkı-i kevser Takî mısbâh-ı pür-envar Nakî […]

Sohbetler (Aralık 2015)

SOHBETLER   Kâmil insan, hakîkî aşkın kapısı… – “Öyledir. Her şey, o kâmilin kalbine girebilmek için yol arar ve o sırât-ı müstakimden aslına ulaşmak için hasret çeker. Her şeyin esas yüzü, bilerek bilmeyerek o, tarafa dönmüştür. Şurada otururken sokaktan geçenlere bakıyorum: Asker, sivil, po­lis, odacı, çöpçü, türlü kıyafette insanlar geçiyor. Bunlara “Efendiler ne­reye gidiyorsunuz?” diye sorsanız, […]

Sohbetler (Kasım 2015)

Bütün varlık âlemi, Hakk’ın küllî veyâhut cüz’î isimlerinden bir veya birkaçına mâliktir. Meselâ mü’min kimse, Hâdî yâni hidâyet edici ismine mazhardır. Melekler, Hakk’ı tesbih edici isimlere mazhardır. Şeytan ise, kibredici, dalâlet verici isimlere mazhardır. Kâmil insan ise cümle isimleri kendinde toplamıştır. Herkesin o âyân-ı sâbitede olan ismi ona rabdır, yâni terbiyecidir. O kimse de bu […]

Sohbetler (Ekim 2015)

Allah’ın varlığını tanıyamıyorum, diyorsun. Neyi tanıyamıyorsun? O varlığa şu vücûdun şâhit değil mi? Cenâb-ı Hak, “O günde biz onların ağızlarını mühürleriz, elleri ayakları onlar hakkında şehâdet ederler” buyuruyor. Hak’tan ayan bir nesne yok. Gözsüzlere pinhan imiş O varlık her şeyde, her zerrede apaçık görünmektedir. Lâkin o kimsele­rin gözleri kör olduğundan bu hakikati göremezler. (Ken’an Rifâî, Sohbetler, […]

Sohbetler (Eylül 2015)

– “Dün dedim ki: Haydi çocuklar bir sandala binelim de Göksu’ya gidelim!” Herkes hayretle, aman Efendim, celâli cemalle bir bilenler için güzel ama, bizim tahammülümüz zayıf… bu soğukta nasıl olur, dediler. Öyle demeyiniz, dedim. Kış, yâni celâl dediğimiz bu mevsim, bir sınıf halk için yâni servet ve kudret sahibi zümre için bir nevi eğlence ve […]

Sohbetler (Temmuz-Ağustos 2015)

Kâmil üstadı bulan, cemâli bulur. Ne kadar mevcudat varsa, hepsi de o kâmilin kalbi vâsıtasıyle Hakk’ı bulmaya çalışır. Yârin yüzü, Hakk’ın cemâlidir. Hacca gidenler, taşı toprağı tavaf ederler. Bir gönül ele getir ki hacc-ı ekberdir. Bin kâbeden bir gönül evlâdır. Kâbe’ye gitmek için ihrama bürünürler, yâni esvaplarından so­yunurlar. Gönül kâbesine teveccüh eden âşıklar ise iki […]

Îfâ-yı Hac

Kâbetü’l-uşşâk için ben yollara düştüm bugün Hem bevâdî-i hevâ-yı nefsi hep geçtim bugün Gıll ü gış, benlik libâsından çıkıp oldum revân Tâat ihrâmiyle irfân-ı Arafât’a bugün Taşlayıp Minâ-yı aşkta nefs ü şeytan varlığım Beyt-i rûy-i yâri tavf etmek bana oldu nasîb Hâl-i ruhsârı Hacerü’l-esved’e sürdüm yüzüm Sa’y ile oldum safâ-yı vahdete el-hak karîb Vech-i yâr […]

Sohbetler (Haziran 2015)

– “Dün Ekrem’e dedim ki: Mîmârım, diye niçin böbürleniyorsun? Biz de mimarız. Herkes hayâtı binasının mimarıdır. Faraza sen, yaptığın bir yapıyı, fena malzeme kullanır, çürük ve hesapsız yaparsan, yaptığın bina yıkılır, neticede seni mes’ul ederler. İnsanların buldukları ferah, keder, cennet, cehennem, iyilik ve fenalık da, hayatları binasını iyi veya fena kurmuş olmalarındandır. Erdiğimiz neticenin mes’uliyeti başkalarının […]