Kâbe’de Bir Öğle Namazı
Çiçek desenli halının üzerinde oturuyorum. Çevremde arkadaşlarım, biraz uzakta tanımadığım insanlar; farklı dilde, farklı renkte, farklı kıyafetlerde… Çocuk sesleri yükseliyor zaman zaman. Koşan çocuklar, ağlayan bebekler… Konuşmalar, gülüşmeler, duâ edenler, edeplice uzanmış dinlenenler. İnsanları seyrediyorum; çevremdeki havayı ciğerlerime çekiyorum. Huzur tüm bedenimde, ruhumda. Bekliyorum.
Kısa bir süre sonra okunacak öğlen ezanını bekliyorum. Sükûnetle…
Müezzinin sesi Kâbe ve çevresinde yankılanmaya başladığında artık farklı bir yerdeyim. Gidenler bilirler, Mekke ve Medine’de ezanlar farklıdır. Canınıza işler. Ezan başladığında artık zaman yok olur benim için. Mekân ise belirsiz…
O güzel sesten o güzel ezanı dinlerken artık nerede olduğumu bilmiyorum. Sanki bu dünyada değilim. Mekân önemini yitirmiş, zaman hükmünü kaybetmiş. Ben her şeyden ârî, bir huzur denizinde yüzerken buluyorum kendimi. Ses damarlarıma işliyor, ezanı duyuyorum ama cankulağımla duyduğum şeyler bambaşka. Bu öyle bir dâvet ki sanki tüm ömrümü bu ezanı duymak için yaşamışım. Bildiğim tüm duygular gidiyor -sevinç, hüzün, neşe, endişe, beklenti. Sadece derin bir huşû, büyük bir huzur. Etraftaki sesler ve yüzler ezanın başlaması ile siliniyor, koca Mescid-i Haram’da sadece ezan yankılanıyor. Tüm dünya tek ses oluyor.
Sünneti tâkiben farz namaza geçerken saflar sıklaştırılıyor. Mescid-i Haram sanki yekvücud olup hâzır olan imama uyarak namaza duruyor. Binlerce, yüz binlerce insan sadece birkaç metre ötesinde olan Kâbe’ye dönük olarak namaz kılıyor. Birbirinden bu kadar farklı insanı böylesine bir uyumla başka ne hareket ettirebilir acaba? Prova olmadan, koreografi olmadan böylesine bir görüntü başka nerede sergilenenilir? Birlik olmanın önemini kavrıyorum, safları sıklaştırmanın, farklara rağmen gözünü tek bir noktaya dikerek görev başındaki imama uymanın önemini hissediyorum. Böylesine bir teslimiyette ortaya inanılmaz bir enerji çıkıyor. Tek ses, tek yürek, ancak herkes kendi idrâkince Allah’ına ibâdet ediyor. Herkes biricik ve kendine has tecrübesini yaşarken diğerleri ile birlikte olmanın huzurunu, enerjisini, gücünü hissediyor. Peygamber Efendimiz’in ve hocamın birlik üzerindeki vurgusunun önemini ben bir öğle namazında Kâbe’de yüreğimde hissediyorum.
Kâbe’de ezan başkadır, namaz ise bambaşka. Kılınan farz namazlar, nâfile namazlar, tesbih namazları sonrasında odaya gelince abdest alıp namaz kılma telâşı yaşadığım o akşam kendi kendime gülümsüyorum. İnsanın ibâdette kendisini görmediği, zevk ve yokluk içinde yaptığında hep daha fazlasını isteyeceğini söyleyen hocamın sesi geliyor kulağıma. Çok şükür, diyorum; beni buraya getirene, burayı bana zevk edindirene, bu namazları kılmamızı nasip ettirene.
“Çok şükür” dedim, güzel Rabbime.