Aynı Kandilin Nuru

Aralık ayında Peygamber Efendimiz’in dünyayı teşrifini kutladık. Mevlid Kandili, O’nun o kutlu doğumunu azıcık da olsa idrak etmemiz için bir fırsat yaratıyor. İlim öğrendikçe Allah’a duyulan aşk artarmış der büyüklerimiz. Gerçekten de öyle. Peygamberi sadece 600’lü yıllarda 63 sene yaşamı bir zat olarak görmek gene bizim kalıplaştırmayı seven zihinlerimizin bir oyunu olsa gerek diye düşünüyorum.

Allah, Hz. Muhammed’in önce hakikatini yarattı, sonra her şey yavaş yavaş oluştu. Dünya, ilk canlılar, bitkiler, hayvanlar, insanlar ve peygamberler… Âdem’le başlayan güneşin doğuş ânı, Hz Muhammed ile öğlen vakti gibi tam tecelli etti. Her şeyin çekirdeği Peygamber’in hakikati iken tüm 63 sene vücuduyla da teşrif etti dünyayı.

Peki Peygamber Hakk’a yürüyünce mânâsı çekildi mi? Mânâsının çekilmediğini O’nun nûrunu bir çıra gibi kendinde yakıp kendinden vazgeçip yananların nûrunda görüyoruz. Aynı nur vücut değiştirip farklı kandiller aracılığıyla aydınlatıyor yolumuzu. Hem de tam sahibinin  istediği gibi… Müslüman olanı da olmayana da tevâzu, aşk ve ilim ile nurlandırıyor…

25 Aralık’ta düzenlenen Özel Dost İslâm’a Hizmet Ödülleri gecesinde ödül alanlardan biri olan Fransız asıllı müslüman mutasavvıf Rene Guenon da bu nuru taşıyanlardan biriydi. Fransa’da Katolik bir ailede büyüyen Guenon, Allah’ın bir lûtfuyla müslümanlıkla tanışmış ve kitapları ve mektuplarıyla her dilden ve dinden insanı etkilemiştir. Mısır’da yaşayan Guenon, 1951 senesine kadar Mısır’da, Kenan Rifâî ise aynı senelerde İstanbul’da Muhammedî nûru arzdan arşa taşımışlardır. Kendilerine yanaşanların çıralarını aşk ateşinden tutuşturmuş ve her zaman müslüman ahlâkını, edebi ve ilâhî aşkı anlatmışlardır. Kendileri de bu nûrun tam tecellisi olması hasebiyle Peygamberimizin mânâsının dünyamızdan çekilmeyip aksine bütün dünyada nasipli gönülleri yakıp kül ettiğini görüyoruz. Ve bu nurdan nasiplenen kandiller, bir sonrakini tutuşturup vazifesini teslim  ederek vücutlarını terk ederler.

İşte Muhammedî nur, dalga dalga dünyayı sarıp bizi Allah’ımıza yaklaştırmak için çalışan rehberlerin önderliğinde her geçen gün daha da bir kor olmaktadır. Allah aşkının ateşi ile bizi doğru yola sevk eden rehberlere şükür.

The following two tabs change content below.

Banu Büyükcıngıl

Kendimi tanımak sevdasıyla yola çıktım. Sonra bu yolculukta parça parça olduğumu hissettim. Aramak, önce kendimi parçalara ayırmak mı demekti bilmiyordum. Sanki karanlıkta bir balçık çamurunun içinde yol almaya çalışıyor ve üşüyordum. Bir zaman sonra karşımda bir ışık gördüm, gayrı ihtiyari ışığa doğru yürüdüm. Işığın içinden geçerek cennet tasvirlerine benzeyen bir bahçenin içine aktığımı hissettim. Bu bahçenin içinden de cennette olduğu gibi dört nehir akıyordu; bal nehri, şarap nehri, süt nehri ve su nehri. Bu cennet bahçesi İnsan-ı Kamil'di. Onu farkettiğim günden beri, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi Her Nefes Dergisi'nde paylaşmaya çalışıyorum.

Son Yazıları: Banu Büyükcıngıl (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın