Cemalnur Sargut ile Söyleşi – “Gazze’de İslâm Âlemini Büyük Bir Hizmet Bekliyor”
“Gazze’de İslâm âlemini büyük bir hizmet bekliyor”
Gazze’de yaşanan zulüm, geçen Temmuz ayına damgasını vurdu. Filistin halkı, İsrail’in havadan ve karadan yürüttüğü askerî operasyonların tazyiki altında inliyor. Bu halk, her bakımdan yaralı, sıkıntılı, muhtaç… Ortadoğu’da bir şehir, o şehrin Müslüman halkı, bütün dünyanın gözleri önünde katliama uğruyor. Bu vahşet ve bizlerin almamız gereken tavır hakkında Cemâlnur Sargut Hocamızla sohbet ettik.
Soru: Çok elim bir hâdise yaşanıyor Gazze’de… Allah’ın zulmetmeyeceğine, cemâlinin celâlini örteceğine, dolayısıyla bütün bu sıkıntıların sonunda bir hayır olacağına imân ediyoruz. Bu bakımdan Gazze’de yaşanan bu hâdiseyi nasıl anlamalı, nasıl değerlendirmeliyiz? İdrâkimizde nereye koymalıyız?
Cemâlnur Sargut: Takdir edilmelidir ki çok acı şeyler yaşanıyor Gazze’de… Asıl şaşılacak şey, bu ara Müslümanların başında bu sıkıntılı hâdiselerin oluşu… Maalesef Batı âlemi kendisine düşman olarak İslâm’ı seçtiğinden beri İslâm dünyası çok acı şeyler yaşıyor. Bunu görmemek mümkün değil.
Peygamber’in “Komşun açken tok yatamazsın” hadisi bile bize Gazze’de yaşananlara bîhaber kalamayacağımızı anlatıyor. Tabiî ki işin iç yüzünde Allah’ın takdiri var, o takdire karşı gelmek mümkün değil tabiî ki ama Allah, zâlimin zulmüne eşlik etmeyi bize yasakladığı için bizden büyük bir hizmet bekliyor. Ben böyle zamanları hep Allah’a yaklaşmak için bir fırsat olarak değerlendirir ve hep nasıl hizmet edebileceğimi düşünürüm. Dolayısıyla da bu hâdisede kalbimizi döndürmeden, olanları büyük bir üzüntüyle karşıladığımız hâlde, Allah’ın takdirine itiraz etmeden, çok büyük bir hizmet İslâm âlemini bekliyor diye düşünüyorum. Bu hizmetin çeşitli şekilleri var. Duâlar, maddî yardımlar, mânevî destekler vs.
Şu an çeşitli kuruluşlardan öğrendiğimize göre 250 bin kişi maalesef sokakta, 10 bin tane ev yıkılmış, 35 bin ev içine girilmez durumda… Orada bir soykırım yapılıyor, bunu kabul etmek lâzım. Ve karşısında Yahudi âleminden çok siyonist âlem var. Siyonist âlem, “izm”lerle hareket edenler, karşısındakini insan olarak görmeyip yok etmeye yönelik hareket eden gruplardır. Onun için mücâdelemizi “izm”lerle yapmalıyız. Dinlerle, imanlarla, inançlarla değil, “izm”lerle yapmalıyız.
“İlk yapmamız gereken, Gazze’deki yetimleri devralmak olmalı”
Gazze bizim için kanayan bir yaradır. Gece rahat uyumak İslâm âlemi için mümkün değil. Yani yemek yerken bile insan çok büyük bir hüzün duyuyor; onlar açken, onlar yemek bulamazken ben bu lezzetli yemeği nasıl yiyorum diye… Tabiî insanları, kamuoyunu bilinçlendirmek gerektiğini de düşünüyoruz. Çünkü birçok kişi televizyonda seyretmiyor, hâdiselerden haberi yok. Allah razı olsun, çok ciddi şekilde çalışan kuruluşlar var. İnsanlar onlara hizmet edilebilir.
Ama ben yeni duyduğum bir kampanya için aktif olmak istiyorum: Yetime hizmet kampanyası… Mâlûm, Gazze’de yetim sayısı çok artmış durumda… İHH, 90 TL’lik bir kampanya açmış. Herkes istediği sayıda yetime bakabiliyor bu sâyede. Dolayısıyla ilk yapmamız gereken, oradaki yetimleri devralmak çünkü bu, âyet ve hadislerde de bize çok hatırlatılan ve evlâdın zekâtı olan bir şey.
Soru: Bu tür hâdiseler karşısında hissettiğimiz çâresizlik, aczimizi bilmemiz için midir?
Cemâlnur Sargut: Mutlaka bizim de çabalarımız belli bir acz içinde yapılıyor; aczimizi biliyoruz, idrak ediyoruz. Ama aczimizi bilmek çabamızı engellememeli. Allah, Kur’ân-ı Kerim’de çalışmamızı emrettiği için, biz gayretimizi göstermekle vazifeliyiz. Şu anda öğrendiklerimize göre –yakın tâkipteyiz- Gazze’ye hiçbir şey sokulamıyor. Ne eşya, ne sağlık yardımı… Ancak orada ticaret devam ettiği için para gönderilebiliyor. Herkes güvendiği kuruluşlar vâsıtasıyla oraya para gönderebilir. Bu arada Başbakanlık’ın kampanyası var. Ayrıca Kızılay’ın ve İHH’nın… Bunlar en güvenilen, orada ciddi çalışan kuruluşlar… Yâhut herkes bir proje yapabilir, bu projeler değerlendirilebilir.
Soru: Zulüm karşısında mutasavvıf bir Müslümanın tavrı ne olmalıdır? Sâmiha Ayverdi’nin “zâlim ile değil, zulüm ile mücâdele etmek” düsturunu bu çerçevede nasıl değerlendirebiliriz?
Cemâlnur Sargut: Yardım, insan olma yolunda en büyük hizmettir diye düşünüyorum ben… İnsanı diri tutar, çünkü “Sadaka verenin ömrü uzar” hadisinden anlaşıldığına göre, insanın ömrü ezelden belirlendiğine ve asla şeklen uzamayacağına göre, demek ki sadaka verince ölü olan hayatımız diriye dönüyor. Dirilmemiz için hizmet etmemiz ve yardım etmemiz şart. Kendimizin maddî imkânları olmayabilir ama maddî imkânları olanları uyandırmak bile çok büyük bir yardımdır. Mümkün olduğu kadar bol bol duâ çok büyük bir yardımdır. Dokuz kişi birleşip her biri 10 TL vererek hizmet edebilirler; bu çok büyük bir yardımdır. Kurban paralarını oraya göndererek yardım yapabilirler. Öğrendik ki orada bir kurban 5 bin lira, çok pahalı… İnsanlar açlar, dolayısıyla kurban paraları oraya giderek çok büyük bir hizmet yapılabilir. Tabiî ki bu yeterli değil. İnsan her an ne yapacağım diye düşünmelidir.
“Kişilerle kavgalı değiliz; mücâdelemiz zulümle…”
Maalesef Türkiye’nin çok büyük bir eksiği, hâdiseler patlak verdiği anda, büyük tepkiler gösterip sonra asıl ihtiyaç olduğu anda insanların çok çabuk hâdiseleri unutması… Halbuki buraya bir yardımın senelerce ve düzenli olarak gitmesi gerekebilir. Çünkü hiçbir şeyleri kalmadı insanların; çok feci durumdalar.
Tabiî ki bütün dinlerden insanlara ve sıkıntılı olan herkese yardım etmek vazifemiz ama “önce komşun” denildiğine göre, Müslümanlık âlemi bu kadar sıkıntıdayken önce onlardan başlamak gerektiğine inanıyorum. Ve Gazze’den başlamak gerektiğine… Kişilerle kavgalı değiliz; zulümle mücâdele etmenin ön planda olduğuna inanıyorum.
Soru: Sizin Gazze problemi karşısında yapmayı planladığınız ne gibi faaliyetler var?
Cemâlnur Sargut: Ben şahsen bir kitabımın – ölüm ile ilgili hazır bir kitabımın- gelirini tamamen Gazze’ye bırakıyorum. Bu da benim için bir çaba olmayacak, çünkü ben kitaplarımdan para almıyorum. Ama Allah razı olsun, çalıştığım Nefes Yayınevi, bu kitabın gelirini tamamen Gazze’ye bırakmaya karar verdi. Ben de çeşitli kampanyalarda, konuşmalarda Gazze’nin ne kadar mağdur durumda olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Bu yolda yapılan her şey, Allah’a şükürdür. Biz bu durumda olmadığımız için âdetâ utanç duyup yardım ederek Allah’a şükretme yoluna gidebiliriz. Artık rahat uyuyamayız, rahat yemek yiyemeyiz. Hepimizin yapması gereken çok şey var. Bu sırf Gazze değil; daha sonra Irak’ta, Türkistan’da yaşananlar, Çin’de yaşananlar… Bu, başka Müslümanlara da nasıl hizmet edebileceğimiz şeklinde bir düşünce de getiriyor insanın aklına… Görülüyor ki İslâm âlemi hakikaten zor durumda. Tamam, duâmızı edelim bütün gücümüzle; ben de yeni geldim umreden ve orada da imamlar bütün Ramazan ve bayram boyunca ağlayarak duâ ettiler, ama bu da yeterli değil. Daha fazla çalışmamız lâzım. El ele vermemiz lâzım… Ben şahsen, halkı yetim için kampanyaya dâvet ediyorum. Bir 10 lira en fakirin bile bütçesini zedelemez. Ama 10 lira, bir insana yaşam gücü verebilir.
Afrika’dan bir yetimin, kendisine yardım eden bir Türk hanıma yazdığı mektup beni çok etkiledi. “Anacığım” diye başlamış, “Beni düşündüğün için sana teşekkür ediyorum” demiş. Orada hiç tanımadığı bir kadına “anacığım” diyecek kadar ona sığınmış bir çocuk var . Bir Müslüman çocuk… Onun için insanlar lütfen artık harekete geçsinler ve hizmet etsinler.