Tasavvuf, insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. Her Nefes Dergisi, bu yolculuğa bir yol göstericinin rehberliğinde çıkan ve aldıkları her nefesi yeni bir fırsat ve hizmet vesilesi olarak görmeye çalışan tâlihli yolcuların zevkli hayatından akisler sunuyor. Alıp verilen her nefesin, ömrün kısalmasının değil, bereketlenmesinin bir işâreti olabilmesi için, uluların ummânından alınan aşk, irfan ve hikmet suyuyla gönüllerimizi yıkıyor. Bu dünyayı idrak zevkiyle dolarak yaşamanın yollarını gösteriyor.

Öğretmenim, Canım Benim

Buradayım. Yaşamaya çalışıyorum. Bir adım atıyorum. Sonra bir adım daha… Birbirlerini takip eden ufuklara açılan adımlarla yol kat ediyorum. Yol epey güzel geliyor. Yalan söyleyemem. Seviyorum. Canımdan çok sevdiğim öğretmenimin bir tebessümü her şeyi sevdirmeye yetiyor. Bir bakışıyla aşka geliyorum. Yanındayen içim dışıma taşıyor. Her geçen gün biraz daha çok fark ediyorum ki o her […]

Kavseyn

Daha büyük minnettarlık yok. Öğretmen sevgisini çocuk halinle tam bir aşk olarak yaşarsın. Neyin minnettarlığı olduğunu bilmeden. Sana bir şey öğretti bilincinin minnettarlığı olamaz ki bu. Orada vurulduğun, karşılıksız verme ve şefkatin en mânâlı halidir; anne sevgisini bile tatlı bir mesafeyle geçer. Sonra, anneyi de öğretmeni de fersah fersah geçen bir güzellik gelir. Bir habercidir, […]

En Büyük Mürşid

Rahman. Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyânı öğretti. (Rahman, 1-4) *** Mürşid: 1. Rehber, kılavuz, önder: Büyük mürşidimizin emrini minnet dolu gözlerle kabul ettim (Yusuf Z. Ortaç). 2. Hak ve hakîkate erişme yolunda müritlerine örnek olan, onları irşat eden, rehberlik eden kimse, şeyh: Mürşitle müritleri “ism-i celâl” zikrine başladılar (Rûşen E. Ünaydın). Fakat bir türlü […]

Öğretmenle Seyahat

“Dünya okuyabilen için bir kitaptır” derler. Nasıl okunur dünya, her yerde bu kadar acı ve karmaşa varken? Bunca sıkıntıya rağmen, nasıl zevk alır dünyadan. Sıkıntıyı çeken biz olmasak bile, başkalarının çığlıkları gelir kulaklarımıza… İçimizi acıtır ve öfkelendirir bizi… Hem kendi yaşadıklarımız ve hem de başkalarının acıları, karanlığa iter bizi. “Bu bana yapılmalı mıydı” veya “haksızlık […]

Ömür Boyu Öğrenmek

Beş buçuk yaşında okulun kapısına doğru yaklaşırken, annem elimden tutuyordu. Annemin her zaman güvendiğim, sıcak, yumuşacık eli… Okula yaklaştığımız sırada annem durdu ve bana dönerek “bu okulun kapısından geçtikten sonra ben artık senin annen değilim, öğretmeninim. Bana anne değil, öğretmenim demen gerekiyor. Bu okulun kapısından çıktıktan sonra ise annenim. Bunu hiç unutma ve ona göre […]

İlk Kapı

Kendime yine haksızlık ediyorum. Zaman, beni düşünmeksizin ve bana inat akıyor. Ben ise bir şeyleri düzeltmek adına hâlâ adım atamıyorum. Halbuki perdelerimi kaldırıp kendime nazar edecek daha ne kadar vaktim var, bilmiyorum. Belki de geç kalmamışımdır. Şimdi, yazarken karar versem, biraz inansam… Kararımdan döndükçe de bu satırları okusam… Bu yol kolay mı, zor mu… Herkes […]

“Bekle yâ Muhammed, Rabbin salâtta!”

Birçoğumuzun bildiği üzere, Miraçta Cebrâil Aleyhisselâm bir yere kadar peygamberimize refakat ettikten sonra, oradan daha ileri gitmesine izin olmadığını ve ondan sonra yalnız gitmek zorunda olduğunu söyleyerek kendisini yalnız bırakmıştır. Fakat, Hazret aşkın kapısına vardığında kendisine “bekle yâ Muhammed, Rabbin salâtta” buyrulmuştur. Peki koca Cebrâil neden yola devam edememiştir? Cemâlnur Öğretmenim der ki: “Cebrâil, aklın […]

İşlemediğim Günahın Masumuyum

Bir süredir düşünüyorum; insan bir günahı işlemeyip “zevkini” tatmamışsa, o günaha karşı geliştirdiği kalkan, irade, kontrol mekanizması ne kadar gerçekçi ve sağlam olabilir? Elbette “hadi hep birlikte günaha doymayalım!” gibi bir söylem içinde değilim ama işlemediğimiz bir günahın masumu olarak o günahı işleyenlere öğretmenlik yapmaya kalkmak biraz garip değil mi? Öğretmenlik deyince aklıma ilk bu […]

Muharrem 1437

Hicrî 1437 İstanbul’a sonbaharla geldi. Sağanak yağmurlu bir günde yerlerde savrulan yapraklar hiç de hüzün vermez bana. Yeniden giyinebilmek için soyunur ağaçlar, daha büyümüş, daha serpilmiş olarak bahara kavuşabilmek için dökerler yapraklarını. Celâlin cemâline giden nur olduğu gibi ve her yok oluşun daha büyük bir varoluşa yol açtığı gibi, ölüm de daha büyük ve kalıcı […]