“İnşallah İleride Bursevî Üzerine, Ken’ân Rifâî Üzerine Çalışan bir Japon Çıkar”
Maalesef dünyadaki son gidişat hepimizi üzen bir gidişat. İslâm dünyasının temsili, maalesef bazı ideolojiler, bazı akımlar ki bu ideolojiler ve akımlar aslında -adı belki söylenmiyor, artık cesaretle söylenmesi lâzım- petrodolarlarla bir yayılma fırsatı bulan Vahabî ideolojisinin sonuçlarıdır. Bunun üstünü örtmenin bir anlamı yok. Uzun yıllar Pakistan’da, Hindistan’da, Afganistan’da ve Afrika’nın bazı ülkelerinde açılan bazı bu zihniyetteki üniversiteler, fakülteler veya medreselerde eğitim gören çocukların en sonunda nasıl bir İslâm imajı çizdiklerini, nasıl bir ürün ortaya koyduklarını hepimiz maalesef üzülerek izliyoruz.
Bunun yanında tasavvufî İslâm’ın, âriflerin temsil ettiği İslâm’ın maalesef bütün dünya genelinde bir garip olduğunu üzülerek ifade edeyim. Tabiî ki özellikle Anadolu coğrafyasının -Anadolu derken Anadolu’yu sadece bir lokasyon olarak söylemiyorum, bir kültür havzası olarak söylüyorum dolayısıyla buna Rumeli yani Balkan da dâhildir; Rumeli, Balkan bir bütündür- o açıdan Anadolu İslâmının mayasında yer alan, köklerinde yer alan tasavvufî İslâm’ın yani Yûnus Emre’lerin, Hacı Bektaş-ı Velî’lerin, Hacı Bayrâm-ı Velî’lerin, Mevlânâ’ların, on yıl civarında Anadolu’ya gelmiş ve irfanıyla insanları yıkamış, aydınlatmış olan Endülüslü büyük bilge Muhyiddîn İbnü’l Arabî’nin, bunun gibi büyük âriflerin hamurunu kardığı, mayasını çaldığı bir Anadolu İslâm’ının, yani Anadolu sûfî İslâmının hâmisi maalesef pek bulunmamakta. Belki günlük olarak bazı insanlar bununla ilgileniyorlar ama elinden tutup bunu bir resmen âdeta bir hayat, bir dünya görüşü olarak ilân edecek kimseler bulunmamakta. Bunlar içerisinde TÜRKKAD gibi bazı STK’ların yani sivil toplum kuruluşlarının bunun başını çekmesi sadece Türkiye içerisinde değil, bütün dünyada ellerinin uzanabildiği, imkânlarının elverdiği ölçüde işte önce Amerika’da başlayıp daha sonra Çin, ve şu an Japonya’da, Japonya’nın Kyoto Üniversitesi’nde “Sufi Studies” yani Ken’an Rifâî Tasavvufî Araştırmaları Merkezi’nin sponsoru olması, (…) hem maddî anlamda hem mânevî anlamda sponsoru olması gerçekten bence tebrike şâyan. Özellikle bu dönemde çok da takdir edilmesi gerekli bir hareket olarak görüyorum. Elinden tutulması, desteklenmesi gerekli bir hareket olarak görüyorum. (…)
Japonya’daki İslâm araştırma(cı)ları uzun yıllar değişik alanlarda çalışmalar yaptılar, nedense tasavvufla ilgileneni çok azdı. Var olanlar da Arap dili ve edebiyatı üzerinden veya Fars dili ve edebiyatı üzerinden ilgileniyorlardı. Ama bu son yeni nesille beraber üçüncü dönem dediğimiz, tasavvuf tarihinin üçüncü periyodu dediğimiz, özellikle şârihler diyebileceğimiz Osmanlı dönemi tasavvuf dünyasıyla ilgilenen, Osmanlı Türkçesi çalışan bazı genç kuşak Japon akademisyenlerin olması bence çok önemli bir nokta.
Çünkü bir İsmail Hakkı Bursevî, bir İsmail Ankaravî Dede, bir Niyâzî-i Mısrî gibi insanların yorumları, şiirleri, bir Yûnus Emre’nin yorumları, şiirleri aslında gerçekten İbnü’l Arabî’ye, Mevlânâ’ya, o çizgiye çok önemli katkı sunacaktır. Bunu maalesef dış dünya bilmiyor çünkü dil problemi var. Yani Türkçeyi bilmiyorlar. Çok az, akademiyada çok az insan Türkçe biliyor. Bilenler yani oryantalistik çalışanlar Arapça ve Farsça bildiği için Türkçeyi ihmal etmişler. Ama bu sayede inşallah ümit ediyorum ki Japonya’da bu vesileyle yeni kuşak nesil ilim adamları Türkçe’ye de önem verecekler.
TÜRKKAD’ın himmetiyle kurulmuş olan Ken’an Rifâî Tasavvufî Araştırmalar Merkezi inşallah burada bir model olur. Çin’deki Pekin Üniversitesi’nde açılanla beraber -ki birbirine çok yakın kültür havzaları bunlar- ümit ederiz ki çok güzel çalışmalar buradan çıkar. Japon öğrenciler burs alırlar ve tez yapmak için artık bizim sahadan, bizim coğrafyadan konular seçerler. Mesela bir İsmail Hakkı Bursevî veya bir Ken’ân Rifâî çalışan Japon ileride çıkar inşallah, ümit ediyoruz. Bu açıdan ben bütün emeği geçen kişilere, maddî ve mânevî katkıda bulunan kimseleri bir kere daha tebrik ediyorum, teşekkürlerimi sunuyorum çünkü çok önemli bir şey yapılıyor. Tasavvufî İslâm’ın akademik düzeyde, ciddi ve ilmî düzeyde elinin tutulması gerekiyordu uzun zamandır. Ben şahsen buna çaba sarf eden birisiyim ama maalesef kısmen başarılı olabiliyordum, bazı sebeplerden olamıyordum. Ama TÜRKKAD güzel bir organizasyon gerçekleştirdi. Ben tekrar tekrar tebrik ediyorum. (…)
Mahmut Erol Kılıç
(Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç – Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi – Kyoto Üniversitesi Ken’an Rifâî Tasavvuf Araştırmaları Merkezi’nin açılış töreninin ardından yapılan röportaj – 8 Mart 2016 )