Kiraz Ağaçlarının Gölgesinde

Bir senedir öğretmenimi görmek nasip olmadı. Bazen merak ediyorum, Yaradan’ın planı nasıl şekilleniyor; neleri, neden bize nasip ediyor, neleri, neden etmiyor… Biliyorum ki her şey bizim olgunlaşmamız için… Yine de gönül sual etmeden, tefekkür etmeden duramıyor. Japonya’ya yapılan seyahate katılmak nasip olmadı; fakat Kyoto Üniversitesi’ndeki açılış konuşmalarının hepsini internetten izledim.

Japonya benim gördüğüm bütün ülkeler arasında aşkı en çok hissettiğim ülkelerin başında geliyor. Japonya’nın kültürü ile tasavvufî bakış açısının inanılmaz derecede örtüştüğüne, Japon dostlarımız ile ‘özen’ değerinde birleşen bir “edep beraberliğimiz” olduğuna inanıyorum ben. Meselâ ülkenin kırsallarında, kişiler bir odadan çıkarken arkasını dönüp çıkmaz; oralarda, tıpkı bizim ‘dergâh’ adabımızda olduğu gibi, gülümseyerek ve saygıyla öne eğilerek çıkar. Sonra her şeye – herkese değil – ihtimam ile yaklaşır Japon dostlarımız. Kenan Rifâî Hazretleri’nin ayakkabılarına gösterdiği hürmet geliyor aklıma… İnancım odur ki aynı imandan doğan davranış şekilleridir bunlar…

Açılış konuşmalarından en çok muhterem hocamız Mahmut Erol Kılıç Bey’in konuşması beni etkiledi. Zira konuşmasına “zor zamanlardan geçiyoruz” diyerek başladı; gerçekten de öyle…

Türkiye’de vatandaş olmanın, dünyada insan olmanın, Avrupa’da Orta Doğulu; Batı’da Müslüman olmanın çok zor olduğu zamanlardan geçiyoruz.

Tarihe dönüp baktığımızda insanlığın sınandığı her dönemde bizden büyük bir kuvvetin bize –insanlara– bir ders vermeye çalıştığını görüyoruz. Hayatın eğitme anlayışında, önce “cemâl” ile uyarma, olmaz ise “celâl” ile pişirme var. Biz garibanlar ise, bize verilen sembolik ikazları maalesef dünya meşgaleleri arasında, maddiyat peşinde koşarken görmüyor, göremiyoruz. Ancak başımıza bir felâket gelir de, gönül gözümüz açılırsa ‘ne oluyor?’, ‘neden oluyor?’ diyebiliyoruz.

Bütün değerlerimizin yeniden sınava çekildiği zamanlardayız. “Olmaz” dediğimiz şeylerin olduğuna şâhit olduğumuz dönemlerdeyiz. Görevimiz çok ağır ama bir o kadar da güzel. Hayata rağmen Yaradan’a sığınmak, o ne güzel bir fırsattır…

Kyoto Üniversitesi’nde açılan merkezimiz tıpkı ABD’de ve Çin’de açılan kürsülerimiz gibi, iki kültür arasında köprü kurmak amaçlı. Karşılıklı görüş alışverişi yapmak, önyargıları yıkmak, korkuları yenmek ve sevmek amaçlı… Cân-ı gönülden dilerim ki, inşaallah bir kürsümüz de Avrupa’da kurulsun. Dünyanın buna ihtiyacı var; hem Batılı dostlarımızın, hem Doğulu dostlarımızın buna ihtiyacı var. Müslüman kardeşlerimizin buna ihtiyacı var; ben böyle iman ediyorum.

Bir ummana dalmış gidiyoruz. İslâm’ın iki kanadından biri maalesef kırılmış. Çalışmamız, çok çalışmamız gerek! Çalışıp kanatlarımızdan birini tamir etmemiz, hakikati bizzat hayatımıza yeniden yerleştirmemiz gerek. Bunun için de bir yandan kendi nefsimizi ‘adam’ etmeye çalışırken bir yandan da kürsüler kurup bizden ‘farklı’ insanlara ulaşmamız gerek. Allah nasip etsin inşaallah…

The following two tabs change content below.

Sesil Pir

İstanbul Türkiye doğumlu. İnsan Kaynakları ve Endüstriyel Psikoloji uzmanı. İnsan Kaynakları bölüm yöneticiliği ve kendi kurduğu danışmanlık şirketinin ortaklığını yaparken aktif olarak organizasyonların, bireyler, takımlar ve liderler üzerinden gelişimine çalışmakta. Aşk'a aşık, lütuf bildiği her nefesin borcunu ödeme derdinde. Yirmi senedir uzak yaşadığı ülkesine dair en çok ezan sesini ve pastane kokusunu özlemekte. Ara ara, deniz kenarında bir yerlerde, en sevdiği hayvanlar olan fillere yakın, bol bol bezelye yiyerek yaşamayı hayal etmekte. İsviçre'nin Basel şehrinde ikamet etmekte. Evli, henüz çocuk sahibi değil.

Son Yazıları: Sesil Pir (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın