Sohbetler (Aralık 2015)

SOHBETLER

 

Kâmil insan, hakîkî aşkın kapısı…

– “Öyledir. Her şey, o kâmilin kalbine girebilmek için yol arar ve o sırât-ı müstakimden aslına ulaşmak için hasret çeker. Her şeyin esas yüzü, bilerek bilmeyerek o, tarafa dönmüştür.

Şurada otururken sokaktan geçenlere bakıyorum: Asker, sivil, po­lis, odacı, çöpçü, türlü kıyafette insanlar geçiyor. Bunlara “Efendiler ne­reye gidiyorsunuz?” diye sorsanız, hepsi de bağlı olduğu merkezleri ve gidecekleri yerleri söylerler. Meselâ ben muallimim, maârife tâbiyim. Doktor sıhhiyeye, mühendis nâfıaya ve ilh… fakat bu merkezlerin hep­sini birden cem eden, hepsine birden hükmeden bir ana merkez, bir hü­kümet var. İşte, asıl merkeze tâbî olan bu merkezlerden birini, faraza belediyeyi ele alalım: Bu dâirenin en küçük memurundan, çöpçü, onba­şı, kâtip, muhasebeciden tâ belediye reisine kadar hepsi de kendi vazifelerinin îcap ve mes’ûliyetleri hududu içinde meşguldürler. Gerçi hepsi de aynı merkezin hizmetindedirler. Fakat aralarında derece fark­ları vardır. Faraza belediye reisinin belediye merkezine olan yakınhğı ile çöpçününki bir midir? İşte bu tabloyu âyân-ı sabiteye benzetebiliriz. Herkesin mensup olduğu isim onun rabbi, mürebbîsi, âmiridir. Ama âyân-ı sabiteden daha yukarı çıkarsak vahdet zuhur eder. Yâni onu da hükümete benzetebiliriz.”

 

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2014, s. 183)

 

***


– “Vahdet âleminde ne gülmek vardır ne ağlamak. Uzlete çekilmiş bir kimse, dışarıda davullar ile asker çağrıldığım işitmiş. Nefsi ona “Kalk, ne duruyorsun? Din uğrunda harbe git… ya gazi olursun ya şehit!” demiş.

Nefsinin bu teşvikine karşı bu zat: “Ey nefsim, hayır için beni teş­vik etmezsin. Bu işten maksadın nedir?” diye sorunca, nefsi “Eğer muharebede ölürsen, ölüm bir keredir, kurtulurum. Çünkü sen beni her an yerden yere vurmakla durmadan öldürüyorsun!” demiş.

İşte nefis ve ruh ayrı ayrı âlemlerde iken bu çekişmeler eksik ol­maz. Halbuki birlik âleminde bunların hiçbiri yoktur.”
(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2014, s. 23)
***

Ölüm ve ölüm ötesinden konuşulurken:
– “Ölüm, inşanın ilmî kazançlarının imtihan yeridir. Herkes oraya imtihan edilmek üzere gider, tâ ki burada tahsil edilmesi îcap eden ilimden cevap versin, diye…
Eğer kendisine tevcih olunan suallere gereken cevâbı verebilirse daha âlâ mevkilere, yükselir. Yok eğer cevaptan âciz kalır da dönerse cehenneme gider. Yâni cehennem gibi olan hicran ve firaka atılır.
İmtihana çekilenler de üç kısımdır. Tıpkı talebenin çalışkan, orta ve tembelleri olduğu gibi… çalışkan talebe, sorulan suallere kolaylıkla cevap verir: Sâdıklar ve âşıklar gibi. Ortalar, mü’minlerdir. Tembeller ise kâfirler.”

 

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2014, s. 24)

 

The following two tabs change content below.

Ken'an Rifâî

Son Yazıları: Ken'an Rifâî (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın