Şâhit Ol Yâ Kul!
Her şey olacağına varabilir, fakat bu beni hiç ilgilendirmez. Olacak olanla ilgili bir irâdem olmadığına göre ben durmam yürürüm; söylemem gereken neyse söyler, yapmam gereken neyse yaparım. Her şey olacağına varacak diye her şeyden elimi eteğimi çekip bir kenara çekilemem.
Bütün tasavvufî kavramları kendime göre eğip büküp yanlış anladığım gibi tevekkül kavramını da yanlış anlamış, tevekkül ettim diye yıllarca işleri Allah’a, kendimi miskinliğe havâle etmiş de olabilirim. Bu noktada karalar bağlayıp yas tutmamın, kendimi cezalandırmamın da bir anlamı yok. Tevekkülün “ne olmadığını” gördüğüme göre, ne olduğuyla ilgili kısmını dikkate alarak önüme bakıp yoluma devam etmeliyim.
Şu halde devemi muhakkak sağlam bir kazığa bağlamalı, ayağımı yorganıma göre uzatmalı, pilav yiyeceksem kaşığımı yanımda taşımalıyım. Çünkü bunlar tevekkülün cüz’î kısmını ifade ediyor. Fakat şunu da öğrendim ki tasavvufî bir yaşam tarzı benimsememiş insanlar da aynı tedbirlerle hareket ediyorlar. Görünen o ki hayatla, tedbirler üzerine kurulu cümleler üzerine hasbihâl etmek için illâ mutasavvıf olmak gerekmiyor. Peki fark nedir?
Fark şudur: Mutasavvıf Allah’a şâhittir. Bu sebeple işini Hakk’a bıraktığı ölçüde irâdesine de sarılır. Yani tevekkülü, Allah’ın her işe vekil olma mutlaklığına şehâdet ile başlayıp buna karşılık müvekkilin irâdesinden taviz vermeden yoluna devam etmesi ile ilerleyen bir süreç olarak görüp dünya içinde cennetin zevkini sürer.
Ben işimi Allah’a havâle ettim dedikten sonra o işle ilgili hiçbir çalışma içine girmiyorsam tevekkül etmiş değil, korkaklık ya da miskinlik yüzünden kendimi uykuya terk etmiş olurum. Allah’la bir ünsiyet kuramadan, kudretine şâhitlik edemeden bir tevekkül yaklaşımı içine girmekten ise hiç bahsetmeyelim…
Yavuz
Son Yazıları: Yavuz (Profiline git)
- Kadir ve Gece - 30 Haziran 2017
- İstidâdın “Karanlık” Yüzü - 28 Mayıs 2017
- Şükrân-ı Nimet - 6 Mayıs 2017
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!