Şehide Mektup

Şehidim,

Sen ki hayatının hiç de umulmadık bir ânında kuş olup göçüvermişsin bu diyardan, Allah’ın cemâline doğrudan tanıklık etmeye varmışsın, bil ki ekranın karşısındaki ağıdım sana değildir.

İslâm olmanın ilk koşulu olarak “kelime-i şehâdeti” her dile getirdiğimizde Allah’ın varlığına ve birliğine tanıklık ettiğimizi tasdik etsek de Cemâllullâhı müşahâde edebilmek için şu hayat yolunda bin türlü sınavı aşmakla görevlendirildik. Sen bunları tek celsede geçip de varmışsın o makama; ağıdımız sana olur mu hiç?

Anneciğin babacığın da bilirler mertebenin büyüklüğünü. Keyfinin bol, rahatının yerinde olduğuna imanları tamdır. Lâkin onlar seni dünya gözü ile bir daha göremeyecek olmalarına yanmaktadırlar. Senin özlemine ağlarlar.

Yok yiğidim, yok. Sen ki sûretini hiç tanımamış olsam da bu vatan toprağına kanı karıştığı için, kanı bayrağın kırmızısına çalındığı için sîretini sevdiğimsin. Allah tarafından mertebelerin en şereflilerine seçildiği için mübârek bildiğimsin. Ağıdım sana olur mu hiç?

Yine de tabutunun başında özlemine dayanamayan eşinin içinde sensizlikle açılmış çukura yanıyorum ben. Minicik evlâdının gözlerine yapıştırılan o hüzüne dayanamıyorum. Gerçi sevdiklerinin içinde açılan çukurları Allah elbet dolduracaktır, benimki olayların arkasındaki gerçek hikmeti görememektir.

Bir de dünya planında içimdeki bu üzüntü, zâlimin zulmü ile mücâdele için bana yakıt olacaktır. Birliğin, dirliğin kıymetini bilmeyi öğretirsin bana. Anadolu’da yüzyıllardır aynı bayrağın altında birlikte yaşamayı bilmiş farklı kökenden insanlar olarak vatana, bayrağa, toprağa ve ezân-ı Muhammedî’ye sahip çıkmanın ne derece elzem olduğunu farkettirirsin. Farklılıklarımız için hoşgörü mayasını kabartırken, bir olmaktan, birlik olmaktan ödün vermemenin şartını bildirirsin.

Haklarını helâl et şehidim. Ailen bize emânet olsun.

The following two tabs change content below.

Emine Ebru

Orta halli, sıradan bir Türk ailesinin yine orta halli, sıradan çocuğu olarak yetişmiş bu fakir. Hayatının ilk 30 yılını gayretiyle dünyada mekan kurmaya harcamış; akıllı insan olmayı, hayırlı evlat olmayı, iyi okullarda okuyup kariyer yapmayı bir de kendini çocuklarına feda eden türden anneliği en ala hayat sanmış. Dünyayı kontrol edebileceğini sanmış, edemediğini gördüğü her anda da yaygarayı basmış. Sonra bir el öpmüş ve yıllarca kurduğu kumdan kaleleri yıkılıvermiş. Bütün kavramlar, bütün renkler, iyiler kötüler birbirine karışmış BİR olmuş. Artık varlık iddiasını yok etmeye, nefsine galip gelmeye ve aklı bu sefer gönlüyle bulmaya çalışıyor. Kul olmaya çalışıyor. Her an hata yapmaya devam ediyor, edeceğini de biliyor ama en azından niyetlerini ve tevbelerini temiz tutmaya çalışıyor.
3 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın