Tasavvuf, insanın kendi içine yaptığı yolculuktur. Her Nefes Dergisi, bu yolculuğa bir yol göstericinin rehberliğinde çıkan ve aldıkları her nefesi yeni bir fırsat ve hizmet vesilesi olarak görmeye çalışan tâlihli yolcuların zevkli hayatından akisler sunuyor. Alıp verilen her nefesin, ömrün kısalmasının değil, bereketlenmesinin bir işâreti olabilmesi için, uluların ummânından alınan aşk, irfan ve hikmet suyuyla gönüllerimizi yıkıyor. Bu dünyayı idrak zevkiyle dolarak yaşamanın yollarını gösteriyor.

Değişim Mevsimi

Yaz güzeldir, herkesin kendi dünyasına çekildiği, okulların tatil olup yazlıkların hayat bulduğu dönemdir. İstanbul sakinleşir, herkes biraz yavaşlar. Kahvaltılar uzar, kaçamaklar artar, öğle uykuları, havuz sefaları başlar. Herkes bir yerdedir, arkadaşları görmek zorlaşır. Topluca yapılan aktiviteler azalır. Yaz herkes için biraz tembellik dönemidir. Oysa sonbahar yaklaşırken herkes yavaş yavaş şehre döner, okulların açılmasıyla alışveriş alanları […]

Bir Avuç Aşk

Bir varmış, bir yokmuş… Ucu bucağı olmayan bir derya varmış ve içinde binlerce yolcusuyla pek çok gemi yol alırmış bu deryada… Her geminin rotası meşrep olarak birbirinden farklıymış; hâliyle kimi yolculuklar çetinmiş kimi de kolay… Ama bütün yolcuların bu sonsuzlukta varmak istediği hakikat ve gönüllerindeki aşk birmiş… Aralarında bir de küçük bir kız varmış. Cenâb-ı […]

Mutluluğun Reçetesi Var mıdır?

İki kardeş hayâl edin; aynı anda annelerinin rahmine düşmüş, dokuz ayı birbirlerine sarılarak annelerinin karnında geçirmiş ve aynı anda dünyaya gözlerini açmış iki kardeş… Aynı ortamda, aynı ekonomik, sosyal ve kültürel yapıda, aynı zaman diliminde doğmuş ikizler: Ali ve Fatma, benim canımın güzel canları… Tamamen aynı ekosistemin içinde büyüyen bu bir elmanın iki yarısı olan […]

Aşk Biziz

Sûrete bakıp da bizi hor görme Eyyub’un özündeki hâl biziz Sözümüz yâredir avam işitmez Dili dudağı dikilmiş lâl biziz Hakk emrin tutar akıl sır ermeziz Musa’yı Nil’de taşıyan sal biziz Sadakattir aşımız ey erenler Kıtmir’in önündeki yal biziz Derviş kâinatta bizi okur durur Kitaptaki elif biziz, dal biziz Gafil neylese de bizi göremez Renksiziz lâkin […]

Bir Gönül Adamı: Sabri TANDOĞAN

“Emekli Danıştay Üyesi Sayın Sabri TANDOĞAN’ın 18.08.2015 tarihinde vefat ettiğini üzüntü ile öğrenmiş bulunmaktayız. Merhuma Allah’tan rahmet, yargı camiasına ve yakınlarına başsağlığı dileriz.” Merhum Sabri Tandoğan Beyefendiyi nasıl tanıdım tam hatırlayamıyorum. Yaklaşık bir sene kadar önce, zannediyorum bir arkadaşımın bahsetmiş olduğu bir facebook grubu vesilesiyle kendisinden haberdar olmuştum. O zamandan sonra da fırsat buldukça yazılarını […]

Adana’nın Maarif Müdürü Kenan (Rifâî Büyükaksoy) Bey ve Eğitimci Yönü

Bu zamana kadar Adana’ya sayısız milli eğitim müdürü gelmiş geçmiştir, hepsine hizmetlerinden dolayı teşekkür ederim. Peki Adana’nın eğitim tarihine göre en önemli maarif müdürlerinden biri kimdir desem? Üstelik Mustafa Kemal Atatürk’ün kendisine Milli Eğitim Bakanlığını teklif ettiğini söylesem? Sanırım merakınız daha da artmıştır. Bu kişi Osmanlı döneminde 1886-1889 yıllarında Adana’da görev yapmış olan maarif müdürlerinden […]

İstanbul Günleri-7: Çarşamba’da Ağyar Yok, Zıtlar Var

İstanbul Geceleri’nin tam ortasındayız. Yedi ay önce başladığımız yazı dizimizde Sâmiha Ayverdi’nin “İstanbul Geceleri” kitabını izliyor, İstanbul semtlerini geziyoruz. Kitabı yarıladık, yedi semt gezdik, yedi tane semt daha var. Yarı yola gelince şöyle bir dönüp bakma ihtiyacı duyuyor sanki insan. Bu yazılara başlarken benim nâçizâne arzum Sâmiha Anne’nin İstanbul’unu anmak, kendi İstanbul parçalarımı biraraya getirmek […]

Editörden (Temmuz-Ağustos 2015)

Merhaba Her Nefes Dostlarımız, Bu sayımızda konumuz “Umre” ibâdeti, doğrusu böyle bir konu nasıl yazılabilir, anlatılabilir ve paylaşılabilir bilemiyorum. Mâlûm, bir şarkı sözü vardır, “Aşk yaşanır, anlatılmaz” diye… O mübârek topraklarda olmak bir başka hâldir… Âciz bir beşer olarak, her zaman, âlemlere rahmet o mübârek sevgilinin yaşadığı yerlere gidince, aslında herkes kendince ve kendine göre, […]

Sohbetler (Temmuz-Ağustos 2015)

Kâmil üstadı bulan, cemâli bulur. Ne kadar mevcudat varsa, hepsi de o kâmilin kalbi vâsıtasıyle Hakk’ı bulmaya çalışır. Yârin yüzü, Hakk’ın cemâlidir. Hacca gidenler, taşı toprağı tavaf ederler. Bir gönül ele getir ki hacc-ı ekberdir. Bin kâbeden bir gönül evlâdır. Kâbe’ye gitmek için ihrama bürünürler, yâni esvaplarından so­yunurlar. Gönül kâbesine teveccüh eden âşıklar ise iki […]