Editörden (Kasım 2014)

Merhaba sevgili dostlar,   Zaman hızla akıp geçiyor, dergimizin Kasım 2014 sayısına geldik. Bu sayıda da daha önceki sayılarımızda, aslında tüm sayılarımızda olduğu gibi, konumuz Allah sevgisi ve Allah’ın çok özel bir sevdiği Ebu’l Hasan El Harakânî Hazretleri…   16-18 Ekim 2014 tarihleri arasında Kars’ta yapılan II.Uluslararası Harakânî Sempozyumu sonrasında hem bu sempozyuma dair bazı […]

Sohbetler (Kasım 2014)

Zamân-ı Saadette birisi müslüman olmuş. Resûlullah Efendimiz sahâbeden birine bu adama Kur’ân-ı Kerîm hatmettirmesini emreylemiş. Fakat müslüman olan bu zat “Zerre miskal hayır işleyen hayır bulur, zerre miskal şer işleyen şer bulur” âyetine gelince “Bu bana yetti!” diyerek fazla okumak istememiş. Sahâbeden olan zat, Resûlullâh’ın emrini yerine getiremediğinden bu hâli Efendimiz’e bildirmiş. Kendile­ri de yeni […]

Sâmiha Ayverdi’nin Fütüvvet Anlayışı

Fütüvvet’in kelime kökeni yiğit anlamına gelen Arapça fetâ kelimesidir. Fetâ bir anlamda yiğit,  fütüvvet ise yiğitlik demektir.   İbnü’l-Arabî’ye göre fütüvvet, belirli bir gruba veya tasavvuf ve dindeki belirli bir bakış açısına delâlet etmez: Fütüvvet, kuvvet ve güç makamıdır, “fütüvvet, içinde zayıflık bulunmayan bir şeydir.”   Yine İbn Arabî, Fusûsu’l-Hikem’de “Ârif bütün parçalarıyla Allah’ı bilen […]

Perdeler

Seyyid, Şehid Ebu’l Hasan Harakânî der ki, “Dünyâ, peşinden koştuğun sürece senin pâdişâhındır. Ondan yüz çevirince, sen ona sultân olursun.” Cemâlnur Hocamız da, “Hürriyet, Allah’a kul olmakla mümkündür” der. Bu esâretten, emîrliğe geçiş acaba nasıl mümkün olabilir? Emîr olmayı istemek, sultânı olayım diye dünyâdan yüz çevirmek, gerçekten yüz çevirmek midir? Yoksa bu istek de bir […]

Sıla-i Rahim

Havadayım, uçuyorum. Çünkü Kars’tayım, Hazreti Harakânî’nin ve atalarımın toprağındayım. Sıla-i rahimdeyim. Atalarımın hepsi burada doğmuşlar, buranın suyunu içmişler, buranın balını yemişler. İsmail Dedem demirciymiş, demir dövermiş. Şahbaz olan baba dedem ise çiftçiymiş, toprağı ekermiş. Onları hiç görmedim ama hep dinledim, her ikisi de çok mertmiş. Şimdi düşünüyorum da birisini ateş, diğerini toprak o hâle getirmiş […]

Sen Harakânî

Çağırdın biz uçtuk geldik kapına Edep ehli imar etmiş yapına Kapının ucunda paslı kulpuna Tutunmadan koyma sen Harakânî   Ehl-i beytten, hem gazi, hem şehitsin. Anadolu’dan sen şanlı bir beyitsin. Gelemeyene kalkar kendin gelirsin Arkana, dur, koyma sen Harakânî   Kars’ın gri kolları var, sarıver Nefsimizi ortasından yarıver Yar göğsünde Kâbemizi kuruver Gayrı yere atma […]

Hayvanların İrfanı

Kamçatka ayıları hakkında bir belgesel seyrediyorum. Boz tüylü koca yaratıklar karın altında sekiz ay uyuduktan sonra bahara uyanıyorlar. Eriyen karlar arasında tek başlarına ilerleyerek bir nehre geliyorlar ve beklemeye başlıyorlar. Çok uzun bir süre sabırla bekliyorlar. Bu sırada tam dört yıl önce küçük birer yavru olarak bu nehirden ayrılıp okyanusa karışmış somonlar bu defa yumurtalarını […]

İbn Arabî Penceresinden Fütüvvete Bakış

“Affı al, iyiliği emret, cahillerden yüz çevir.”(Âraf, 199) Bu âyet indiği zaman Cebrâil, “Ya Muhammed, sana üstün ahlâkı getirdim” dedi. Hz. Peygamber (s.a.s.) ”Üstün ahlâk nedir ey Cebrâil?” diye sordu. Cebrâil dedi ki: “Sana zulmedeni affetmen, sana vermeyene vermen, sana gelmeyene gitmen, sana bilmeden kusur edene aldırış etmemen, sana kötülük edene iyilik etmendir.” Allah’ın Resûlüne […]

Yaratan’dan Ötürü Sevebilmek

Tasavvuf deyince akla cümle-tanımlar geliyor.   Bir tanım der ki, tasavvuf aşktır. Bir tanım der ki, tasavvuf edep etmektir. Başka bir tanım der ki, tasavvuf sabretmektir. Başka bir tanım der ki, tasavvuf kendini bilmektir. Yine başka bir tanım der ki, tasavvuf hizmet etmektir.   Ve bu örnekler sürer gider…   Şöyle durup düşününce belki tasavvuf […]