Allah’ın Vefâsı

Sıdk ve vefâ kavramları birbirini tamamlayan kavramlardır.  Sıdk, sözlükte saflık, temizlik, doğruluk ve sâdık olma anlamına gelir. Tasavvufî  olarak sıdk, Allah’a gönülden  bağlanarak çıkar hesabı yapmamaktır.  Her gördüğünü hak bilip ona göre davranmak, bir başka deyişle,  olduğu gibi görünme veya göründüğü gibi olma  halidir. Vefâ ise dostluk ve muhabbette sebat etme, sevgide süreklilik, bağlılık, sadakat  ve  himaye etme anlamına gelir. Tasavvufî mânâda ise vefâ terimi, ezelde, bezm-i elestte Allah’ın “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” hitabına karşılık verilen söze sâdık kalmaktır.  

Allah’ın rahmeti her an yağar derler. Bu rahmet Müslümana da yağar, putpereste de yağar. Fark şudur: Bu rahmeti  hissedip faydalananlar vardır; bir de farkında olmayıp  fayda sağlayamıyanlar. Tıpkı elest bezminde aynı  hitâba muhatab olan varlıklar gibi.

Bütün  varlıklara aynı soru soruldu: “Ben sizin rabbiniz  değil miyim?” Bütün varlıklar “ belî” dediler. En önce peygamberler ve  sıddıklar  “belî” dediler. En son da şeytan ve tayfası… İlk önce diyen tayfanın sıddıklardan olması bir tesadüf olmasa gerek. Allah’a sadakatle bağlı olanlar onun rahmetini ve O’nun kuşatıcılığını hisseder. Yani Allah’ın kendilerini himâye etmelerine izin verirler. Allah’ın kapsayıcılığı onun vefâsıdır. Allah bu bağlamda en büyük vefâ sahibidir. Biz kullarını hiç ayırmadan sever ve himâye eder. Bize şah damarımızdan bile yakın olması, bizi bırakmadığının ve ayırmadığının  misalidir. Öte yandan Allah en büyük sadakat sahibidir de, çünkü her şey Allah’ta en mükemmel hali ile vardır. Bizde ise ancak eksik hali vardır. Tıpkı suya teslim olup onun kuşatıcılığına  teslim olduğun zaman suyun seni bir şekilde olman gereken yere götürdüğü gibi. Yani su ile savaşıp kendi yolunu tayin etme çabası yersiz bir çabaya  dönüşüp amacına  ulaşmayabilir. Böylece hem yolunu kaybetmiş hem de yorgunluktan bezmiş olabilirsin.

Kısacası, Allah’ın rahmetini herkes alır ama ona gönülden bağlı olanlar bunu kaynağından hisseder, Allah’ın varlığında erir gider. O  zamanda en vefâlı ve en  sâdık olanın Allah Teâlâ olduğunu görür, çünkü O’ndan başkası kalmaz vesselâm.

The following two tabs change content below.

Banu Büyükcıngıl

Kendimi tanımak sevdasıyla yola çıktım. Sonra bu yolculukta parça parça olduğumu hissettim. Aramak, önce kendimi parçalara ayırmak mı demekti bilmiyordum. Sanki karanlıkta bir balçık çamurunun içinde yol almaya çalışıyor ve üşüyordum. Bir zaman sonra karşımda bir ışık gördüm, gayrı ihtiyari ışığa doğru yürüdüm. Işığın içinden geçerek cennet tasvirlerine benzeyen bir bahçenin içine aktığımı hissettim. Bu bahçenin içinden de cennette olduğu gibi dört nehir akıyordu; bal nehri, şarap nehri, süt nehri ve su nehri. Bu cennet bahçesi İnsan-ı Kamil'di. Onu farkettiğim günden beri, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi Her Nefes Dergisi'nde paylaşmaya çalışıyorum.

Son Yazıları: Banu Büyükcıngıl (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın