Şükürler Olsun

“Rahim” sıfatı koruyan , esirgeyen, merhamet eden, gözeten mânâsındadır. Müslümanlığın en sık kullanılan, bilinen ifadelerinden olan “bismillahirahmanirahim”, Yaradanın rahman ve rahim sıfatlarına vurgu yapar.  Her an dilimizde olan bu kelimeyi söylerken Allah’ın Rahman ve  Rahim isimlerini söyleriz gün içinde defalarca. Rahimde olduğunu bilen yani her ne olursa olsun Allah’ın kendisini koruduğunu bilen ve bundan emin olan kimse İslâmdır, teslimdir, emindir.

 

Tıpkı anne rahminde vaktinin gelmesini bekleyen, olup biteni idrak edip çerçevesini algılayan, ancak rahimdeyken sessiz, sâkin, sabırlı bir bebek gibi, dünyada yaşarken de olayları farkeden, izleyen ve ne olursa olsun “bu benim için hayırdır, Allah beni muhakkak ki korur” diyen insane, benim için aynı bebek sâfiyetindedir. Böyle bir sâfiyet ve idrak, Allah’ın çok özel insanlara ihsânı hariç, ancak bir insân-ı kâmil terbiyesi ile mümkündür. Çünkü nefis kendi başına bırakıldığı an “ben” der, “haklıyım” der, “istiyorum” der. Çünkü nefis susma ve itaat etme değil, isyan ve itiraz ehlidir.

 

Yaşanılan olaylar, karşılaşılan insanlar, muameleler karşısında sükûnetini koruyup olayların ve kişilerini hakikatini anlamaya gayret gösteren bir kul için annelik kendisini doğuran, büyüten, gözeten kişi ile sınırlı değildir. Kendisine ilm-i ledûnu, basit olaylar içinde anlatan, nefsine muhâlefeti öğreten, ne oluyorsa olsun Allah en iyisini bilir ve Allah ne yaparsa iyidir dedirten, evlâdını göğsünden gelen süt ile değil de gönlünden akan süt ile besleyen mürşid-i kâmil de annelik makamındadır. Doğuran anne et ve can verirken mürşid hayat verir.  Diriltir, yaşamın ve varlığının mânâsını idrak ettirir. Böyle bir mürşid, Allah’ın Rahim sıfatının tam tecellisidir. Evlâdını en zor sınavlara sokarken dahî korur, gözetir. Annedir; evlâdı ona sırtını dönse gitse bile o evlâdını bırakmaz, gidene gönül koymaz, gelince suçlamaz. Çok sever, ama terbiyesi ile sorumlu olduğu evlâdını yeri gelince cezalandırır. Cezalandırdığı evlâdı durumu anlayıp biraz mahzunlaşınca dayanamaz, gülümser.

 

Beni doğuran binbir zahmetle büyüten, bana Allah’a ve yaşama dâir ilk bilgileri veren, -çok klasik olacak ama- yemeyip yediren, giymeyip giydiren, en ufak bir derdimde ne yapacağını bilemeyen ve beni çok sevdiğinden emin olduğum, hayatımın en zor günlerinde yaşıma başıma bakmadan bana kol kanat geren anneme gönül borcum ve sevgim büyüktür. Bu âhir ömründe onun için kolaylaştırabileceğim her şey benim için lûtuftur.  Biliyorum ki anne hakkı ödenemez ve biliyorum ki annem bu hakkı ödememi benden beklemez.  Biliyorum ki ben annemi severim, annem de beni sever.

 

Öte yandan, 32 yaşımda tanıştığım, neyi nasıl yaptığını anlamadan beni değiştiren, dönüştüren, gönlümü ferahlatan, ağzımın tadı, gözümün nuru, görmesem de gönlümde olan, çağırmasa da hep yanımda olan, bana karşı çok sabırlı, çok şefkatli, ezelde sözleştiğim, âhirette yanında haşrolmayı umduğum bir sultan var hayatımda… Annemim kıymetini  dahî idrak ettirten, öte yandan anne olmanın ne demek olduğunu bana gösteren…

 

Dünyada kaç kişiye nasiptir bilmem iki defa anne sevgisini tatmak… Birinde dünyayı, diğerinde  hem dünyayı hem âhireti sevmek.  Kaç kişiye nasiptir böyle bir anne sevgisi ile kuşatılmak? Zor ama bir o kadar da keyifli olan bu dünya âleminde her canım acıdığında, her büyük sevincimde yanına koşabileceğimi bildiğim kişileri için şükürler olsun. Tıpkı Nazım Hikmet’in çok sevdiğim bir şiirinin son mısrâında denildiği gibi:

 

Seviyorum seni

yaşıyoruz çok şükür der gibi.

 

The following two tabs change content below.

Yeşim

Allah istedi bir gün doğdum, kader ne icap ettirdiyse yaşadım ve Allah'ın takdir ettiği vade gelinceye kadar da onu yaşayacağım. Gerisi teferruat. Allah kendisinden razı olanlardan ve kendisinin razı olduklarından kılsın.

Son Yazıları: Yeşim (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın