Editörden (Temmuz 2013)
Merhaba Her Nefes Dostları,
Bir ay daha geçti ve Temmuz sayımıza ulaştık. Dergimizin konusu bu ay Hakk’a kavuşmalarının 63. senesini idrak ettiğimiz hocamız, bir koca sultan Ken’an Rifâî Hazretleri… Yalnız kendi değil, yetiştirdiği, mürşitlik ettiği müstesnâ öğrencileri vâsıtasıyla devirler sahibi, hâlâ zamana hükmeden, zamanın babası (ebû’l vakt) bir insân-ı kâmil…
Bu büyük sultanları yazmak da, anlatmak da elbette bizler için pek güç. Buna ne aklımız, ne kalemimiz ve ne de gönlümüz yeter, ama olsun, topal karınca gibi yolundayız diyerek kalemlerimize sarıldık. Dolayısıyla hepimiz kıymetli sultanımızı kendi anladığımız mertebelerden anlatmaya çalıştık. Kırık kalemlerimiz ve eksik-noksan kelimelerimiz ile kendi kaplarımız ölçüsünde anlatmayı denedik. Elbette yetmedi, yetişmedi. Şimdiden Her Nefes yazar ekibi adına “Sürç-ü lisan ettiysek affola” diyorum.
Kendi adıma ise Ken’an Rifâî Hazretleri’nin, Efendimin adının her anılışında onun Hz. Peygamber’e olan aşkını, edebini ve tevâzuunu düşünür ve idrak etmeyi dilerim. O’nun söylediklerini hâl etmeyi cân-ı gönülden diliyorum:
“Dünyâya âit güzellikler içinde üç şeyi severim; Aşk, edep, irfan! Hattâ bence edep olmayınca, aşk ve irfan da noksandır. Edep bir taçtır, onu başına koyduktan sonra istediğin yere git…
“Ayıran, âdemi hayvandan edeptir”
İki âlemde felah Ken’an edeptir”
Dil-i çeşm-i beşerin nuru edeptir”
Beşerin kalbi ve gözü nuru edeptir. Kur’ân’ın bütün mânâsı da yalnız edeptir.
Edepten maksat da, Hakk’ın rızâsını kazanmaktır. “Bu rızâ-yı ilâhîyi bulmak nasıl olur?” derseniz, onu da hocasından öğrenmelidir. Her şeyin bir muallimi olduğu gibi, bunun da şüphesiz vardır. Bu da ancak, onun dediğini tutmak, gittiği yoldan gitmekle mümkün olur (Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Yayınevi, İstanbul, 2000, s.279).
O’nun anlattığı tasavvufu öğrenmeyi istiyorum:
Onun için tasavvuf ehlinde bulunması lâzım olan iki türlü edep vardır ki biri zahirîdir, biri de bâtınî… Zâhirî edep, namaz, oruç, hac, zekât vesâire gibi şeylerdir. Bâtınî edep de, insanın hayvan sıfatlarından kurtulması, elinden, dilinden kimsenin rencide olmaması ve kalbinin hile ve fesat gibi kötülüklerden arınmış olarak Allah’ın cemâlini seyretmesidir. İşte tasavvuf ehli diye bunlara derler.” ((Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Yayınevi, İstanbul, 2000, s.324)
O’nun gibi yaşayan güzel sultanların dizinin dibinde, yine O’nun anlattığı ve O’nun yaşadığı ölümsüz hayatı yaşamayı mürebbimden diliyorum: “Tasavvuf, ölümsüz hayat ve her hal ve vakitte edeptir.” (Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Yayınevi, İstanbul, 2000, s. 468)
Rabbim nasip etsin inşaallah…
Yosun Mater