“BİR OLASIN BİR İLE, VAR OLASIN VAR İLE”: HZ. ÜFTÂDE ve ŞİİRLERİNDE TEVHİD ANLAYIŞI

Anadolu tasavvuf tarihinin zirve şahsiyetlerinden biri olan Hazret-i Üftâde’nin tevhid anlayışı, özellikle de tevhidi yaşayış şekli, sadece yaşadığı dönemde değil, 21. yüzyılın dünyasında da geçerli ve çağdaş insanın huzur arayışında rehber olacak niteliktedir. Bu anlayışı, oldukça basit ve kolay anlaşılabilir şekilde kaleme aldığı şiirlerinde incelemek mümkündür.   Asıl adı Mehmet Muhyiddin olan, büyük Osmanlı Türk […]

TASAVVUFTA ŞÜKÜR KAVRAMI

Tasavvuf günümüzde düşünce yapısı, hayat tarzı, terbiye biçimi ile dinî hayâtın ve kültürün ayrılmaz bir parçası ve insanların ilgi odağı olmuştur. Tasavvuf, Peygamber ahlâkını örnek alan, Allah ve Peygamber’i sevmekle bütün insanları sevmeyi hedefleyen, insanlara hizmet etmeyi amaçlayan bir yaşam şeklidir. İnsanlar tarafından olumlu görülen duygu, düşünce ve davranışların daha da geliştirilmesi veya beğenilmeyen davranışların […]

GÜLHANE’DE BİR GİZLİ HAZİNE: ÜNSÎ HASAN ŞA’BÂNÎ

Gülhane Parkı’nın karşısındaki tramvay durağının hemen arkasında Sirkeci’ye kıvrılan köşede, her gün önünden onbinlerce insanın gelip geçtiği -ama belki de hiç farkında olmadığı- kırmızı tuğlaların arkasında medfûn bir gizli hazine: Ünsî Hasan Hazretleri. 1645 yılında Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde doğan Ünsî Hasan Efendi; ilk öğrenimini memleketi Kastamonu’da yaptı. Daha sonra İstanbul’a gelerek medrese öğrenimi gördü ve […]

MODERN FİZİKTE VE İBN ARABÎ DÜŞÜNCESİNDE FİZİKSEL GERÇEKLİK, ZAMAN VE MEKÂN KAVRAMLARININ KARŞILAŞTIRILMASI

  Dış dünya (âlem, fiziksel gerçeklik) ve onun temel yapı taşları olan mekân ve zaman gibi kavramların mâhiyeti, bilen insanın zihninden bağımsız nesnel bir varlığa sahip olup olmadığı binlerce yıldır düşünürlerin tartışma konusudur. Fiziksel gerçekliğin tahkik edilmesinde genel olarak üç farklı yöntem kullanıldığını söyleyebiliriz: Deneysel (ampirik) araştırma, akıl yürütme (mantık kullanma) ve ruhânî (mânevî) tecrübelere […]

Editörden (Ocak-Şubat-Mart 2018)

Merhaba Her Nefes Dostlarımız,   Birkaç aylık aradan sonra yine bir aradayız, çok şükür. Ocak-Şubat-Mart 2018 sayısında konumuz “Kadın ve Tasavvuf” olarak planlandı. Bizler de sizinle 9 Şubat 2013 tarihinde ebediyete intikal eden kıymetli büyüğümüz mutasavvıf-yazar Meşkûre Sargut Hanımefendi’nin sene-i devriyesinde, onun anısına Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nde gerçekleştirilen “Kadın ve Tasavvuf” konulu sempozyumdan da […]

Sohbetler (Ocak-Şubat-Mart 2018)

Gece, Kandilli dağlarının arkasından ay doğuyordu.   – “Baksanıza çocuklar, ay doğuyor. İşte, şu ilk görünen parçacık, Âdem. Biraz daha yükselince Nûh, İbrahim, Mûsâ, Îsâ, nihayet bedir hâli, zuhûr-ı Muhammed gibidir. Şimdi bunların nur cihetiyle, yâni ay olmaları îtibâriyle asılları hep birdir. Aralarında fark yoktur. Lâkin ayın henüz doğarken neşrettiği hafif ve zayıf ziya ile […]

Meşkûre Annem

Annemin mürşidiyle tanışmam 18-19 yaşlarında Kubbealtı Vakfı’nın bir kermesinde elini bana uzatmasıyla olmuştu. Zâhirde tâlip istermiş gibi görünse de aslında onu kapısına çeken, el uzatan mürşittir. Yüzüne yayılan gülümsemesi, yumuşacık, insanı saran, kadife hissi veren bakışları ve aydınlık yüzü, gönlümde o zamana kadar âşinâ olmadığım bir teslimiyet duygusu uyandırmıştı. “Cuma günü derse başlayın” sözü de […]

Kadın Değil, Er!

Râbia el-Adeviyye 8. asırda yaşamış Basralı meşhur kadın sûfîdir. İslâm coğrafyasında bilindiği kadar, Batı’da da ilk çalışılan ve en çok bilinen kadın sûfîlerdendir. O, dünyevî olanı terk etme anlayışı ile ilâhî aşk anlayışını birleştirmiş ve böylece dönemindeki diğer sûfîlerden farklı bir yol izlemiştir. Râbia el-Adeviyye hakkında en kapsamlı bilgileri aktaran Ferîdüddin Attâr’dır. Bu yazıda Attâr’ın […]

“Meşkûre Sargut: Aşk, Kâmil İnsan ve Tevhîd”

Âliye M. Kurşun’un 1. Uluslararası Tasavvuf Araştırmaları Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu’nda Sunduğu Bildirisi    Hatice Meşkûre Sargut, 6 Mart 1925 tarihinde İstanbul`da, Fâtih Eğrikapı`da dünyaya gelmiştir. Çerkez kökenli olan annesi Şâdiye Tınaz ev hanımıdır. Bulgaristan göçmeni olan babası Remzi Tınaz Bey, Osmanlı Devleti’nin donanmasında deniz subayı olarak görev yapmıştır. Muallâ ve Süheylâ isimli iki kız kardeşten sonra […]