“Meşkûre Sargut: Aşk, Kâmil İnsan ve Tevhîd”

Âliye M. Kurşun’un 1. Uluslararası Tasavvuf Araştırmaları Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu’nda Sunduğu Bildirisi 

 

Hatice Meşkûre Sargut, 6 Mart 1925 tarihinde İstanbul`da, Fâtih Eğrikapı`da dünyaya gelmiştir. Çerkez kökenli olan annesi Şâdiye Tınaz ev hanımıdır. Bulgaristan göçmeni olan babası Remzi Tınaz Bey, Osmanlı Devleti’nin donanmasında deniz subayı olarak görev yapmıştır.

Muallâ ve Süheylâ isimli iki kız kardeşten sonra dünyaya gelen Meşkûre Sargut`a “kendisinden dolayı şükredilen” mânâsındaki ismini anne ve babasının mürşîdi Ken`ân Rifâî Hazretleri vermiştir.

Meşkûre Sargut, resmî tahsîline altı yaşında, Fâtih`te bir mahalle mektebinde başlamıştır. Devâmında Hayriye Lisesi’nde, sonra İstanbul Kız Lisesi’nde eğitimini tamamlamıştır. Buradan mezun olduktan sonra İstanbul Üniversitesi’nin İngiliz Dili ve Edebiyâtı bölümünde Hâlide Edib Adıvar gibi hocalarla öğrenimini sürdürmüştür. 1942 yılında, Hz. Ken`ân Rifâî`nin talebesi Dr. Ömer Faruk Sargut Bey’le evlenmiştir.  İkinci sınıfı bitirdikten sonra eşinin arzusu üzerine okulu bırakmıştır. Bu evlilikten on sene sonra, 1952 yılında Cemâlnur, 1954 yılında Âsuman isimli iki kız evlâdı dünyaya gelmiştir.

Hayatını İslam`a ve  bu dinin doğru yaşanmasına adayan Meşkûre Sargut, onlarca talebesini ve “Duygulu Gönüllere Hitap”, “Mevlânâ Diyor Ki”, “Hak ve Halk Yolunda Mevlânâ”, “Ârifler Bahçesinden” isimli neşredilmiş kitaplarını bizlere eserleri olarak bırakmıştır.

Eserlerini incelediğimizde, Meşkûre Sargut’a göre, yaradılışın aşkla başladığını, bu aşkın öğreticisinin hakîki âşık olarak nitelendirdiği kâmil insan olduğunu ve aşkın netîcesinin tevhîd olduğunu görmekteyiz.

Kâmil insanla ilgili düşüncelerini eserlerinden hareketle şu şekilde özetleyebiliriz: Ney’den murâd Hz. Muhammed’in (s.a.v) hakîkatidir. Hz. Muhammed’in vârisi olan kâmil insanlar da birer ‘ney’dir.[1] Kemâl ehlinin esrârına vâsıl olmak isteyenlerin kendi zanlarını bırakmaları bir şarttır. Zîra ancak bu şekilde onun Hâlik ile birleşmiş olduğuna şehâdet edilebilir ve Hz. Muhammed’in “Beni gören Allah’ı görür” sırrından gâfil olunmaz.[2] Hakîki âşık, kâmil insandır. Onun bağrı yanmış, içi mâsivâdan boşalmıştır. O, mâşuğun elinde bir kamış gibi onun dileğini terennüm eder. Kâmil insan Allah’tan ayrı değildir.[3] Meşkûre Hanımefendi’ye göre, kalbinde muhabbet besleyerek, kâmil insanın eteğine yapışanların aşk yolunda mücâhedesi çok çabuk olmaktadır.[4]

Sargut, aşkı Hz. Muhammed’in yolu olarak değerlendirmektedir.[5] O, Allah’ın kalbe koyduğu en büyük lûtfu ve en asil duygudur ki, ona lâyık olan Allah’a lâyıktır. İnsanın nefsini yokluk mertebesine eriştiren yegâne kuvvet aşktır. Aşk, dağınık fikirleri tek noktada toplamaya muktedirdir ve insanın hırsına, tamahına, şehvetine bir kalem çizer. Aşk, insana vaktini ve kalbini kazandırır. Kalbini gerçeğe, vaktini insânî düşünce ve hareketlere bağlar. Sargut’a göre, hakîki âşık sevdiği bir, gördüğü bir, taptığı bir olandır.[6]

Seksen sekiz yaşında, geçirmiş olduğu akciğer rahatsızlığı sonucunda bir süre hastahanede tedâvi gördükten sonra  9 Şubat 2013 tarihinde vefât eden Meşkûre Sargut, kâmil insan eliyle yok olduğunu ve yeniden aşkla var oluğunu, kendisi için gayrının kalmadığını yıllar önce mürşîdi Hz. Ken’ân Rifâî’ye söylemiş olduğu iki mısrâya sığdırarak şu şekilde ifâde etmiştir:

Gâh var olup Cemâl`e dururum

Gâh yok olup Cemâl`in olurum

 

 

[1] Meşkure Sargut. Duygulu Gönüllere Hitap. İstanbul:Adil Ceylan Matbaası,1950, s.3.

[2] a.g.e., s. 9-10.

[3] a.g.e., s. 29-31.

[4] a.g.e., s. 17-19.

[5] Meşkure Sargut.Hak ve Halk Yolunda Mevlana.Konya:Azim Yayınları,1958, s. 4.

[6] a.g.e., s. 34.

The following two tabs change content below.

Aliye M. Kurşun

Son Yazıları: Aliye M. Kurşun (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın