Şükür Secdesi

Cemâlnur Hocam’la belki türlü sebeplerden dolayı bir gün karşılaşacaktık. Ama yolumu onun yoluyla birleştiren ilk şey, en yakınımın şehâdet müjdesini aldığımda Allah’ıma şükür secdesi edebilmek olmuştu.

En yakınım, canımın canı olan erkek arkadaşım şehit olmadan önce, hocamın sohbetlerinde şehâdet mertebesiyle ilgili çok şey dinlemiştim. Bu sözler ben farkında olmadan içime öyle işlemişler ki, onun şehâdet müjdesini aldığımda hocamın tüm sözleri içimde birer birer canlanıverdi. Meşkûre Anne’yi de dinledim içimde: “Ne şanslısın kızım, hadi şükür secdesine…” Haberi alır almaz yaptığım ilk şey şükür secdesiydi ve bu, hayatımın dönüm noktalarından biriydi. Allah’ım içime tarifsiz bir huzur ve sükûn verdi. Zaten akıl-mantık işi de değildi hiçbir şey; Kerîm olanın lûtfuydu hepsi.

Bir gün işlemlerle ilgili bir vazifeyi gerçekleştirmek zorunda kaldığımda, ilk kez o zaman gerçekten ciğerime basıldığını hissederek yanmaya başladım. İçimden ve dilimden tek bir duâ dökülmüştü: Keşke Cemâlnur Hocamı bir kez görebilsem de “Sizin vesilenizle bana da şükür secdesi yapmak nasip oldu…” diyebilseydim dedim. O tek cümleyi söylediğim zaman beni anladığından emin olduğum hocamın gözlerine gülerek bakacaktım; bunu düşünmek bile beni dimdik ayakta tutuyordu. Aylar sonra Cemâlnur Hocam, Niyâzî Mısrî Hazretleri Sempozyumu için Malatya’ya geldiğinde, hocamı hayatımda ilk kez orada görebildim. Yakınına kadar da gittim ama hiç konuşmadım. Ne söylesem hafif kalacaktı içimdekilerin yanında. Hiçbir ifade bulamadım, sadece sustum. Hocam tebessümle yüzüme baktı. Ben de tebessüm ettim. Hepsi o kadardı.

İçimdeki hissiyat öyle yoğundu ki, ilk günden itibaren bu zevki, bu enerjiyi nasıl hizmete dönüştürebilirim derdine düşmüştüm. Güzel Allah’ım bana böyle bir şeref lûtfetmiş, bana şehit yakını olmayı nasip etmişti. En sevdiğimi en güzel şekilde yanına alıvermişti. Üzülecek olsam, kendim için üzülmüş olacaktım. Ben hep onun sevinciyle mutlu olmayı, onun mutluluğunu paylaşmayı istedim. Ben üzülsem o bunu hissedecekti, huzursuz olmasın diye içimden de dışımdan da hep gülümsedim. Allah’ımın onu ne kadar sevdiğini ve onun da yerinde ne kadar mutlu olduğunu düşündükçe bunun şükrünü eda etmek için ne yapabilirim, nasıl hizmet edebilirim sorusunun peşinde koşuyordum. Hâlâ düşe kalka da olsa, o sorunun peşindeyim. Allah’ım gerçekten şükredici ve kendine şâhit olan kullarından olmayı nasip etsin…

 

Şehitler, Allah’ın kıymetlileri…

Şehitler, Allah’ın sevgilileri…

Bir şehit tanıttı bana, Hz. Hasan’ı ve Hüseyin’i

Hz. Ali ve Fatma’yla bir şehit buluşturdu beni

Bir şehitti elimden tutan, beni hocamın kapısına bırakan

Bir şehit ki, müjdesi cihâr-ı yâr ile geldi.

The following two tabs change content below.

Elif Hilal Doğan

1987'nin Temmuz'unda, Elazığ’da dünyaya geldim. Çocukluğum babamın görevi nedeniyle farklı yerlerde geçti. Halkla İlişkiler ve İşletme eğitimi görürken 2007’de e-ticaret sorumlusu olarak çalışmaya başladım. Bununla birlikte çeşitli kuruluşların iletişim faaliyetlerini yürüttüm. Şu anda kitap editörlüğü ve yazar danışmanlığı yaparken, eğitimime Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü'nde Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı yüksek lisansı ile devam etmekteyim...

Son Yazıları: Elif Hilal Doğan (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın