Seçim

İnsanoğlunun hayatını icrâ etmede belli odak noktaları, belli mercekleri var. Görmek istediğini görmek istediği gibi görürken her şeyi değiştirdiğinin farkında olmaksa her zaman o kadar kolay olamayabiliyor. Hâlbuki insan, inandığını yaşıyor.

 

Yüzümüzün gülmesiyle değiştirebileceklerimiz:

1) Kendimiz.

 

Hepimiz hayatımızı en yüksek seviyede mutlu olabileceğimiz şekilde düzenlemeyi mi istiyoruz? Yoksa bazılarımız, bazen mutsuzluktan, sorundan, karmaşadan beslenmeyi mi tercih ediyoruz?

Mutluluk odaklı ve mutsuzluk odaklı hayata dair bazı gözlemlerim oldu. Gördüğüm örnekler içinde öyleleri vardı ki beni hayrete düşürdü ve içimi yazma iştiyâkıyla doldurdu. Neredeyse tüm istekleri gerçekleştiği hâlde mutluluğu hissetmekten uzak duran, ne olursa olsun mutlu olmayan insanlarla beraberdim. Bu insanların tutumları sebebiyle, o güzel atmosferin içinde büyük hayal kırıklıklarına düçâr olan insanlarla da beraberdim. İki taraf için de bir şeyler yapmaya çalıştım, iki tarafın canının yanışını da paylaştım, onlarla beraber benim de canım yandı. Mutluluğu kovalarken, can havliyle topa şiddetle vuran oyuncunun topu sahadan dışarı atışına benzer şekilde ben de güzel tekmeler savurdum. Sonra gördüm ki, mutluluk kovalanacak bir şey değildi. Anlatılarak aktarılabilecek bir şey de değildi. Sadece arzu edilebilecek ve de tercih edilebilecek bir parçamızdı. O da diğerleri gibi bizden ayrı değildi.

Tekrar örnek vak’ama döndüm. Görünüşe göre belli bir konuda hedeflenen/tasavvur edilen her şey ve belki de fazlası gerçekleşmişti. Esâsında onların mutluluğu bu şeylerin olmasına bağlı gibiydi, hep istedikleri, hep konuştukları bunlardan ibaretti. Ancak şu hâl içerisinde her şey önlerinde hazırken, onlar neden mutlu değildiler?

Kendi mutluluklarını önemsemedikleri gibi, diğerlerinin mutlu veya mutsuz olmasıyla ilgili bir fikirleri de yoktu. Oysa iyilik yapmak veya bir şekilde yardıma koşmak onların her zaman yaptığı şeylerdi. Ama kendilerine değil… Yüzleri gülmüyordu.

Yüz gülmeden, şükür oluyor muydu? Şükür olmadan, yüz gülüyor muydu?

Benim bu durumdan çıkardığım sonuç ise şu oldu: Tövbe için niyet ederken, yüzümüzün gülmediği her an için tövbe edebilmeyi dilemek gerekiyordu. Sadece tebessüm edebilmek için dudaklarımızı kıvrılmaya zorlamak değil; içimizle ve dışımızla samimi şekilde gülümseyebilmek yapabileceğimiz en iyi, en doğru seçimdi.

Başarı buydu, gol buydu, şampiyon ‘Tebessümspor’du!

The following two tabs change content below.

Elif Hilal Doğan

1987'nin Temmuz'unda, Elazığ’da dünyaya geldim. Çocukluğum babamın görevi nedeniyle farklı yerlerde geçti. Halkla İlişkiler ve İşletme eğitimi görürken 2007’de e-ticaret sorumlusu olarak çalışmaya başladım. Bununla birlikte çeşitli kuruluşların iletişim faaliyetlerini yürüttüm. Şu anda kitap editörlüğü ve yazar danışmanlığı yaparken, eğitimime Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü'nde Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı yüksek lisansı ile devam etmekteyim...

Son Yazıları: Elif Hilal Doğan (Profiline git)

1 cevap
  1. Kayhan Çakır
    Kayhan Çakır says:

    Sevgili kardeşim iyilik yapmak iyilikte bulunduğumuz kişi veya kişileri mutlu ederde bizim bundan mutlu olmamamız nasıl bir gayri insani duygudur. Menfaat beklemeden gülen yüzler görmek hiç mi insan olanı güldürmez bu kadar mı insanlığımızı kaybettik ?

    Cevapla

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın