Her Günümüz Umre Olsun

Bu sabah uykudan uyandığımızda sırt üstü yatıp derin derin nefes alalım. Ellerimizin, ayaklarımızın, iç organlarımızın ve aklımızın yavaş yavaş yerine gelmesini hissedelim, bu uyanışa müsaade edelim.
Ne vakit ki zihnimiz açılmıştır, kalkıp pencereyi sonuna kadar açalım, yeniden uzanalım. Mümkünse üstümüzü de açık bırakalım. Temiz havayı ciğerlerimize çekerken hücrelerimizin yaşam dolduğunu hissedelim ve bize hayat denen bu yolda bir gün daha bahşedildiği için şükür içinde olalım.

Vakitlice yataktan kalkıp temizlenerek abdest alalım. Sabahın o en güzel saatinde namazımızı kılalım. Kadın ise sade ve zarif, erkek isek temiz ve şık giyinmek sûretiyle muhakkak bakımlı olmaya gayret edelim. Hazır olduğumuzda bütün gün Kâbe’nin etrafında tavaf edecekmişcesine bir inanış içinde kapıdan dışarı ilk adımımızı atalım. Çünkü umre yolculuğu, hac yolculuğu gibi bir kişisel ibâdet yolculuğudur. Bu yolculuk, kişinin mânevî hayatını gözden geçirmesi ve rûhî bir yenilenme gerçekleştirebilmesi için bir fırsattır.

Üzerimize giydiğimiz kıyafetlerimiz ihramımız olsun. Varsayalım ki gün içinde karşımıza çıkacak herkesin kıyafeti de onların ihramıdır. Hatırlamaya çalışalım ki ihram, sadece bir kumaş parçası, bir elbise değildir. İhrama bürünmek bir niyete ve telbiyeye giriştir. Bu hareket fiziksel bir sonuç doğursa da (elbiseyi kuşanma), aslen içsel olarak verilmiş bir karardır.

Yan masamızdaki çalışma arkadaşımız ile göz göze geldiğimizde onun özünü görmeye çalışalım. Gönlümüzde hissederek iman edelim ki, eşitiz. İdrak etmeye çalışalım ki biz bütün yaratılmışlar ile kardeşiz ve hepimiz bu dünyada Yaratan’ın misafirleriyiz. Geçmişte hatâlar yapmış olsak, küfüre düşmüş olsak bile, kuşandığımız ihram ile, günümüzü tıpkı umrede olması gerektiği gibi, kibir, kıskançlık, kırılma, kavga, ve küfür duyguları olmadan geçirmeye çalışalım. Diğer bir deyişle, ‘tövbe’ edelim, özümüze dönelim.

Gün içinde başımıza gelen olaylara sabır gösterelim. Gerçekten içimiz sıkıldığında, sessizce ‘Allah’ çekelim. Nasıl ki umre kendimizi yenilemek için bir fırsattır, biz de aynı şekilde, nefis muhasebesini yapıp duygularımızı kontrol ederek benliğimizi tekâmül etmeye yönlendirelim.

Umreye gidebilmek bir nasip işidir… Kimisine kısmet olur, kimisine ne eylerse eylesin, nasip olmaz… Ben umreye de hacca da henüz gidemedim. Fakat oralara gidemedik diye üzülmek yerine, her günü umreye gider gibi yaşamanın bir kıymeti olduğunu düşünüyorum. En nihâyetinde umreye niyet etmek, bir samimiyet göstergesidir. Yenilenmek için af dileyerek tövbe etmek için karar verdiğimizin göstergesidir. Bu samimiyet sonrası kardeşlik bilincine ermek, insânî değerleri yaşamak demektir.

Belki ben ve benim gibi niyetlilere de bu yolculuk bir gün nasip edilir ama o zamana dek, her günümüz umre yapar gibi olsun inşaallah.

The following two tabs change content below.

Sesil Pir

İstanbul Türkiye doğumlu. İnsan Kaynakları ve Endüstriyel Psikoloji uzmanı. İnsan Kaynakları bölüm yöneticiliği ve kendi kurduğu danışmanlık şirketinin ortaklığını yaparken aktif olarak organizasyonların, bireyler, takımlar ve liderler üzerinden gelişimine çalışmakta. Aşk'a aşık, lütuf bildiği her nefesin borcunu ödeme derdinde. Yirmi senedir uzak yaşadığı ülkesine dair en çok ezan sesini ve pastane kokusunu özlemekte. Ara ara, deniz kenarında bir yerlerde, en sevdiği hayvanlar olan fillere yakın, bol bol bezelye yiyerek yaşamayı hayal etmekte. İsviçre'nin Basel şehrinde ikamet etmekte. Evli, henüz çocuk sahibi değil.

Son Yazıları: Sesil Pir (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın