Emir Sultan’da…

Muhibb-i Hak olur sana candan muhib olan,
Devlet bize muhabbetin olmuş şehâ hemin

Hayal olan bu dünyada bambaşka bir âleme yolculuk ettik. Emir Sultan Hazretleri’nin Medine’de, ceddi olan Resûl-ü Ekrem Efendimizden aldığı mânevî işaret ve gözüne dikilen üç kandille ulaştığı ve ebede mayaladığı Rum diyarı Bursa’da bir avuç insan ihsana uğramış olmanın ziyade zevkiyle başka bir âleme doğru yürüdük. Kendileri bundan bir süre evvel tasarruf etmiş, kabr-i şeriflerinin restorasyon görevini Cemâlnur Hocamıza vermişlerdi. Hocamız da maddî ve mânevî tüm zorluklarını lûtuf kabul ettiği bu görevi –işinin en ehillerini bir araya getirerek- gerçekleştirmiş ve bu hizmeti pîrimiz, efendimiz Hz. Kenan Rifâî’nin anısına ithaf etmişti.

Rahmetin yağmur olarak da vücuda geldiği bir Cumartesi günü nasipli bir grup insan olarak Emir Sultan Hazretleri’nin yenilenen kabr-i şerifinin başında toplandık. Zikrullah ile duâsını yaptık. Hocamızın hizmetin zevkini vücudunun her bir hücresiyle yaşayışını ve etrafına bu zevkle nüfuz edişini müşâhade ettik.

Aslında diğer nasiplileri tenzih ederek belirtmeliyim ki, bu bendesi oraya gitmekten maksadın bir şükür duâsından ibâret olduğu zannıyla tatlı bir sonbahar günü turistik bir gezinin neşesi ve gafleti içindeydi. Öyle de geçirdi gününü. Duâlara zevkle “âmin” dedi. Hâk-i pâyine yüz sürdü. Nice sonra farketti orada duâyı yapanın da, “âmin” diyenin de içinde bulunduğu grup olmadığını…

Gerçek diri olan cümle ehlullah, Allah’ın mükrim sıfatını giyerek o gün birbirlerine ikramda bulunmuştu. Restorasyondan maksad, Rifâî sultanının Emir Sultan’a ikramı imiş. Hizmeti ithaftan maksad Emir Sultan’ın Rifâî sultanına mukabelesi imiş. Açılış duâsını yapan da, zikrullahı çınlatan da o büyük ruhlarmış. Ve bu âlem insan-ı kâmillerin Allah’ın azametini ortaya koydukları bir sofra imiş.

Bizlere de yalnızca dilimizle tasdik etmek düşmüş. Bir de o bereket sofrasından nasiplenmek… Biz farketmesek de o büyük zatlar ruhumuzu doyururlarmış zaten. Yanlarına varanı hiç rızıksız bırakır mı onlar?

Ne diyebilirim ki, çok nasipliyiz vesselâm.

12 Eylül 2015 anısına…

 

[1] Bursalı Ahmed Paşa tarafından kaleme alınan Emir Sultan methiyesindendir.

The following two tabs change content below.

Emine Ebru

Orta halli, sıradan bir Türk ailesinin yine orta halli, sıradan çocuğu olarak yetişmiş bu fakir. Hayatının ilk 30 yılını gayretiyle dünyada mekan kurmaya harcamış; akıllı insan olmayı, hayırlı evlat olmayı, iyi okullarda okuyup kariyer yapmayı bir de kendini çocuklarına feda eden türden anneliği en ala hayat sanmış. Dünyayı kontrol edebileceğini sanmış, edemediğini gördüğü her anda da yaygarayı basmış. Sonra bir el öpmüş ve yıllarca kurduğu kumdan kaleleri yıkılıvermiş. Bütün kavramlar, bütün renkler, iyiler kötüler birbirine karışmış BİR olmuş. Artık varlık iddiasını yok etmeye, nefsine galip gelmeye ve aklı bu sefer gönlüyle bulmaya çalışıyor. Kul olmaya çalışıyor. Her an hata yapmaya devam ediyor, edeceğini de biliyor ama en azından niyetlerini ve tevbelerini temiz tutmaya çalışıyor.
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın