Sohbetler (Kasım 2016)

Nefsi kirlerinden arıtan, ancak sıdk ve ihlâstır. İhlâs, her bir umurunu Allah için yapmaktır. Her yaptığın işte, karşında Allah’ı görmezsen ihlâsta bulunmuş olmazsın.

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, 2000, s. 171)

***

Biz ne isteriz de sen vermezsin? Senin için güçlük yok. Nur ve zulmet, akşam ve sabah da yok… Yâ Rabbî bizden murâdın ne ise bize onu müyesser eyle… o murâdın kullarında ihlâs ve safâ ve ahidlerinde sıdk ve vefâdır, ondan ayırma!

Bizi senin benliğine benliksiz eriştir ki sıfatınla sıfatlanalım. Bizi bizsiz senden sana ulaştır ve şükrün yolunu bize müyesser et ki tâat ve hizmette seninle olalım.

İlâhî, yüzümüzü îman ve İslâm kıblesinden, ayağımızı tevhîd ve îkan yolundan ayırma. Yâ Rabbî, bizi senin murâd ettiğin doğru yolda eyle. İlâhî, hıfzınla iffet, aşkınla gınâ ve devlet ihsan et ve hidâyete erdirdikten sonra dâllîn ve mağdûbînden eyleme.

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, 2000, s. 173)

***

  Elverir ki kerîmlerin eteğine sıdk ile yapışasın, kendi bildiğinden geçip onun bildiğine sıdk ile sarılasın.” 

Sabîha Hanımefendi:

  Sahibin lutfuna kalmış bir iş… Çalışmakla olmuyor ki….

  Peki ama, hazırlanmış, pişmiş ve önüne gelmiş bir yemeği bile elini uzatıp alıyor ve lokmayı ağzına koyduktan sonra da çiğneyip yutuyorsun. Bu yolda da azıcık kımıldanmak ve emek sarfetmek lâzımdır Sabîhacığım. Yâni bir mânâda istemeği bilmek lâzımdır. Bu kabiliyeti bu istîdâdı hazırlamaya çalış… Verecek olan Allah’tır.

Meselâ üşüyeceğini biliyor giyiniyorsun. Seni zemmederlerse bunun acısı günlerce içinde kalıyor, bir türlü unutamıyorsun. Medheder-lerse de sevinmeyi biliyor, bunun zevkini de kaç gün içinde gezdiriyorsun. Bunları da ben mi yapıyorum? Mademki sende bir kuvvet var. Onu da kendin kullan. Mademki sende tedbir, sonunu düşünme, hoşnutluk veya hoşnutsuzluk hisleri vardır, o halde cüz’î irâde de var demektir. Sen bunları sarfet. Esas cihetlere karışma, yapabileceklerini yap. Ben senden bunları istiyorum. Esas sahiptedir, sende değil.

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, 2000, s. 266)

***

Vefakâr olmaktan konuşulurken, söz, Erenköyü’nde yaz mevsimini içinde geçirdiğimiz Doktor Suphi Neş’et Bey’in köşkünün bahçesindeki ceviz ağacına intikâl etti. Hocamız bize dâima

–  “Vefâ, Allah’ta ve Allah’ın sevgililerindedir,”

demiş ve her söylediğini işlemesine alışmış olduğumuz için bu hükmünü de hareketleri ile doğrulamak ve isbat eylemekten geri kalmadığını göstermiştir. İşte, havalar sertleşmiş ve yazlıktan Konağa nakledeli bir hayli zaman geçmiş olduğu halde, bir gün Erenköyü’ne gidip ceviz ağacını ziyaret etmek arzusunu gösteren Hocamız:

–  “O bana yazın süt annelik etti. Meyvesinden yedim. Şimdi gidip
ağacı okşamak isterim,” diyerek İstanbul’dan Kadıköyü yakasına geçip ağacı ziyaret eylemiştir.

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, 2000, s. 451)

 

The following two tabs change content below.

Ken'an Rifâî

Son Yazıları: Ken'an Rifâî (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın