Ramazanın Zorluğu

Şu konuşmalar çok yaygın:

“Bu ramazan hiç zorlanmıyorum çok şükür.”

“Hava çok serin, güneş yakmıyor, susamıyorum.”

“Oruç çok rahat geçiyor, hiç sıkıntı çekmiyorum.”

“Oruçla birlikte hava da serinledi, rahatladık; bu da Allah’ın bir lûtfu…”

Önce garipsedim. Nasıl bir bakışımız var oruca dâir? Keşke biraz zorda kalsaydık…

Çünkü oruç bu, insanın zorlanması lâzım. Oruç, üzerimize yapıştırdığımız fazlalıklardan kurtulmak için var. Ve bu fazlalıklardan ancak zorlanarak kurtulabiliyoruz. Bir şeyden vazgeçerken sıkıntı yaşamıyorsak ondan vazgeçmemizin mânevî gelişim açısından bize pek katkısı yok.

Fakat sonra şuna inandım: Herkesin tuttuğu oruç, oruç. Herkesin din anlayışı ve Allah algısı farklı olduğu gibi oruç algısı da farklı. Birisi tüm gün yemeyip içmiyor, bu konuda bir zorluk içinde değil ve bunun için de şükrediyor belki ama aslında o kişi yememe içmeme konusunu sadece bir zorunluğu yerine getirmek için yapıyor. Esas tuttuğu nokta gırtlağı değil; kimi öfkesini tutuyor, kimi nefretini, kimi de şehvetini. Yemek yesin yemesin bu konuyla meşgul değil…

Şunu çok iyi bilmek lâzım ki, oruçtaki açlık ve susuzluk sadece bir şekli yerine getirmek için var. Bu şekil, bizi zihnî olarak bir noktaya taşıyor ve sürekli o noktada, yani oruçlu olduğumuz ve dikkatli olmamız gerektiği noktasında asılı kalmamızı sağlıyor. Yani açlık ve susuzluğun esas vazifesi orucumuzun korunmasını sağlamaktan ibâret.

Evet, şu da bir gerçek; ister öfkeni tut, ister gırtlağını, ister kıskançlığını… Ramazan ayı sonlandıktan sonra belki her şey eski hâline dönecek.  Belki de bir aylık eğitim/terbiye yoluyla çok büyük bir dönüşüme mazhar olamayacağız. Ama belli kalıplar, şekiller, kanunlar içine girerek neyi ne kadar başarabildiğimizi test etmek son derece değerli. Zira bu test, hayatımız boyunca istediğimiz dönüşümleri gerçekleştirebilmek için bir farkındalık ve bir özgüven yaratabilir. Bu, Allah’ın bize sunduğu bir örnek. Sanki “Benim koyduğum bir aylık kanunla sen şunları yapıp şunları yapmayabildin, hadi şimdi serbestsin, kendi kanununu kendin koy ve kısa süre ile gerçekleşen mûcizeyi hâl haline çevir” gibi bir hitap var…

Ya çeviremezsek?

Bu soruya vereceğimiz cevap önemli. Zira vereceğimiz cevapta Allah-İnsan ilişkisine dâir bakış açımız gizli. Yani aslında bakış açımız bütün ibâdetlerimizin özünü ve hakikatini teşkil ediyor vesselâm.

 

 

The following two tabs change content below.

Yavuz

Basit.

Son Yazıları: Yavuz (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın