Meşkûre Annem Hakkında

Muhyiddin İbn-i Arabî Hazretleri buyurmuş ki: “Sizden birisi Peygamber’i görmedi diye üzülmesin, eğer Kur’an insan şeklinde temessül edecek olsa Muhammed İbnü’l Abdullah olurdu, Kur’an’la Peygamber ikizdirler.” Meşkûre Annemin de yıllarca sohbetlerini dinledik, defterlerini beraber okuduk, çalıştık, o defterlerde yazılanlar da eğer insan şeklinde zuhur edecek olsaydı benim için Meşkûre Annem olurdu; zira onun bize okuduklarına ve öğrettiklerine aykırı düşecek hiçbir hareketine ve düşüncesine şâhit olmadım. Bir insanı Allah’ına gerçek bir kul, Efendisine ümmet, Ehl-i Beyt’ine muhabbet, mürşidine evlât, ömrü boyunca bütün ihvânına ve insanlığa hizmetin en üst noktasına götüren hasletleri sadece sözlerinde değil, her hareketinde gördük. Eminim ki onu tanıyan herkes de bunda hemfikirdir.

Vefâtından önce hastaneye yatırılacağı günün sabahı çağırmışlardı beni ve şunları söylediler. -Bunu hepimiz için bir vasiyet olarak paylaşmak istiyorum-. “Kızım, Allah’ın en sevgili kullarıyız. Vallahi buna emin ol. Belki de birbirimizi bir daha rahat göremeyeceğiz. Ama şuna îman et ki bu sözlerim senin kalbine yazılsın. Çok bahtlı insanlarız çünkü küllî şuuru kullanan yalnız kâmil insandır. Küllî şuur demek, Allah’ın şuuru demektir. Kâmil insan hiçbir zaman cüz’î şuurunu kullanmaz. Çünkü Allah onu sarmaşığın sardığı gibi sarmıştır. Onun için her yaptığı, Allah’ın emridir, Onun her gittiği yer, Allah’ın istediği yerdir. Kabiliyetim falan olduğuna inanmıyorum. İnsanların kabiliyeti ne kadar geniş de olsa, insan-ı kâmille yaşamaya muvaffak olamaz. Ancak O isteyecek, O tenezzül edecek, yanına alacak, sohbetiyle bizlerle temas kuracak…” O günün akşamı da hastaneye yatırıldı.

Bu hırsız meselesinden bahsetmiştiniz ya, o gün ben oradaydım. Meşkûre Annem ve Maviş ile birlikte polisin gelmesini bekliyoruz. Asuman Abla hastaneden geldi, akabinde de polis geldi. Parmak izlerini alırken dedi ki: “Evinizde yaşayan herkesin parmak izini almam lâzım ki birbiriyle karşılaştıralım. Başka kimse var mı evde?” diye sordu. Asuman Ablacığım da “Oğlum var” dedi. O zaman Ömer sanırım tatil için kısa bir süreliğine gelmişti. “Oğlum var, burada yaşamıyor ama o da şu anda evde” dedi. Polis de “O zaman onun da parmak izini almamız lazım; ama sizi uyarayım, onun parmak izi de kayıtlara geçecektir. Yarın bir gün bir yerde bir suç işlenirse, parmak izi kayıtlı olduğundan o da şüpheli olarak değerlendirilecektir Buna eğer râzıysanız alalım” deyince, baktım Meşkûre Annem hemen Asuman Abla’ya döndü, ne diyecek acaba diye. Asuman Ablacığım da “Ne gerekiyorsa yapın. Eğer bir gün suç işlerse cezasını çeker” deyince, Meşkûre Annem dizlerine vurarak “Aferin kızım, Efendi evlâdısın işte!” dediler. Bunu o kadar sevinçle dile getirdiler ki polis şaşkın şaşkın Meşkûre Anneme bakakalmıştı buna bu kadar sevinecek ne olabilir ki diye?

Çok teşekkür ediyorum efendim.

(14 Şubat 2016 tarihinde Fatih’te mânevî büyükleri anmak maksadıyla yapılan toplantıda aktarılan anekdottur.)

Hümeyra Livatyalı

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın