Huzur, Aşk, Kudret

Umre bir insana ne hissettirebilir? İlk bakışta basmakalıp bir sorudur bu. Oysa büyük mutasavvıflardan öğrendiğimize göre nasıl herkesin kendi mirâcı varsa aynı zamanda kendi umresi de olmalıdır. Ben de kişisel umre tecrübemi aktarmak istiyorum.

Bana kalırsa umre üç başlıkta ele alınabilir: “Huzur”, “aşk” ve “kudret”. Bu üç hâl birbiriyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Huzur bulunmadan aşk kavranamaz, aşk olmadan kudret fark edilemez.

Neydi huzur? Huzurun huzurda olmak olduğunu Peygamber Efendimiz’in huzurunda hissettim. Huzur hep oradaydı ama oraya ayak basana kadar bunu idrak etmemiştim. Aslında o anda bu yaşıma kadar hiçbir şeyi idrak etmediğimi, hatta idrak etmeye bile çalışmadığımı anladım. Yaptığım bütün ibâdetleri bir görev olarak düşündüğüm için yaptığımı, yapmaya çalıştığımı anladım orada. Çünkü aşkı temâşâ ettim, onda kayboldum.

Neydi aşk? Eskiden güzel bir manzaraya baktığımda, insanların birbirlerine çıkarsız şekilde yaklaştıklarını hissettiğimde, sevdiğim müziği dinlediğimde aşk böyle bir şey olmalı derdim. Kâbe’yi kendi içimde anlamlandırmaya başladığım andan itibâren bütün bu Allah’ın bize verdiği güzelliklerde hissettiğim aşkın çıkış noktasının Kâbe’de olmak olduğunu idrak ettim:  Aşk bu imiş, dedim. Aşkta zaman yokmuş, mekân yokmuş, kişiler yokmuş, sözcükler yokmuş… Sadece O varmış. Tavaf ederken, Kâbe’yi seyrederken, namaz kılarken huzurlu bir gönlün içinde hissettim kendimi. Beni saran, kucaklayan, yol gösteren, paylaşmayı öğreten, affeden bir rehberle olduğumu idrak ettim. Aslında, Efendimi idrak etmeye başladığımı hissettim. Birlik olmayı, birlikte olmayı her zerremde tadarken, çok şükür, Nur Dağı’na çıkmaya başladım. Fakat akılla Hira’ya ulaşamayacağımı daha ilk adımımda anladım.

Neydi kudret? Nur Dağı’nda hissetmiştim onu; orada bir kudretin beni aşkla sardığını anladım. Allah’ın “Hay” olduğunu Hira Mağarasına adım adım yaklaşırken hâl ettim. İnerken orayı özleyeceğimi ama hep orada olduğumu, huzurda olduğumu idrak etmem, hatırlamam gerektiğini düşündüm. Bir de o anlarda Tur Dağı ile Nur Dağı arasındaki farkı hissettim.  İkisinde de kudret vardı ama Tur’da akıl, Nur’da aşk hâkimdi. Bir an şu geçti aklımdan: Tur’a çıkmamın nedeni Nur Dağı’nın mânâsıydı sanki.

Kısacası, benim için umre birbirinin içinde eriyen üç hâlden ibarettir: Huzur, Aşk, Kudret, yani HAK…

Nurdan Tuhfe

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın