Bir Deli Türk ve Sarı Gelin

Günlerden Perşembe…
Yer, bir Batı şehri.
Mekân binlerce yıllık bir müzik holü…
Şahnede bir klasik müzik orkestrası ve kuyruklu bir piyano…
Derken, deli bir Türk sahneye çıkıyor.
Üzerinde şehzâdeleri anımsatan turkuaz mavisi yakasız bir gömlek.
Asilce seyirciye selâm duruyor.

Ben içimden ‘işte uzaklarda bir sanatçı daha’ diye düşünürken,
niden oturuverdiği tabureden orkestraya ‘başla’ işareti verip
Minicik elleriyle piyanonun üst tellerini kucaklıyor.
Parmakları ile dokunduğu telleri seviyor âdetâ…
Çalmıyor, sadece telleri okşuyor…
Kendime gelip ne yaptığını anlamaya çalışırken bir başka ânî hamle ile klavyeye gidiyor o eller,
Ve çalmaya başlıyor…

Konser bir saat sürüyor.
O, dinleyenleri müziği ile mest ediyor.
Alkışların ardı arkası gelmiyor,
Dört defa selâma çıkıyor sanatçı, belli ki dinleyici bis istiyor
O deli Türk, sonunda ikna olup
Taburesine geri dönüyor…
Bir süre bekliyor -bizde nefesler tutuk-
Derken, Sarı Zeybek dökülüyor parmaklarının ucundan –notasız-
Gözlerimizden sanki bütün gece beklemişiz gibi yaşlar süzülmeye başlıyor.

O parça bir ömür sürüyor.
Bir ömür Osmanlı yıkılıyor, bir ömür asker ve halk beraber savaşıyor, bir ömür cumhuriyet kuruluyor, bir ömür biz doğuyoruz, köyümüze elektrik geliyor,
Bir ömür bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor…

Parça bitiyor, film karesi donuyor, kalplerde bir ince sızı hissediliyor.
Bütün salon o Türk’ü ayakta alkışlıyor.
İman ediyorum, insan en çok en sevdiğini eleştiriyor hayatta…
Ve yine iman ediyorum, eleştiri ileri götürüyor insanı, toplumları…
Başkalarını yargılamak çok kolay…
Oysa bir sanatçı en çok duyguları ile var oluyor; duygu ise düşünce ile…

Ben biliyorum ki, uzakta da olsa bir virtüöz Türk piyanisti
Konser gecesinde misafir edildiği şehirde ısrar üzerine geri döndüğü sahnede bir Türk türküsünün uyarlamasını çalarak ülkesine en derin sevgisini ifade ediyor.

Bence Sâmiha Anne de aynen bunu anlatımaya çalışıyor sanat anlayışında… Sanat, sanatçının iyiliği yayma vesilesi oluyor… Allah hepimize anlamayı nasıl etsin inşaallah.

The following two tabs change content below.

Sesil Pir

İstanbul Türkiye doğumlu. İnsan Kaynakları ve Endüstriyel Psikoloji uzmanı. İnsan Kaynakları bölüm yöneticiliği ve kendi kurduğu danışmanlık şirketinin ortaklığını yaparken aktif olarak organizasyonların, bireyler, takımlar ve liderler üzerinden gelişimine çalışmakta. Aşk'a aşık, lütuf bildiği her nefesin borcunu ödeme derdinde. Yirmi senedir uzak yaşadığı ülkesine dair en çok ezan sesini ve pastane kokusunu özlemekte. Ara ara, deniz kenarında bir yerlerde, en sevdiği hayvanlar olan fillere yakın, bol bol bezelye yiyerek yaşamayı hayal etmekte. İsviçre'nin Basel şehrinde ikamet etmekte. Evli, henüz çocuk sahibi değil.

Son Yazıları: Sesil Pir (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın