AHDİM

– Senin ahdin nedir?
– Benim ahdim ölümü hatırlamak olsun, olur mu?

“Dur yahu, sen daha çok gençsin, ne işin var böyle düşüncelerle?” demişlerdi bana genelde. Bunu söyleyenlerin çoğu kendi ecelinin dolmuş olduğunu tabiî ki bilmiyordu. Bu lafların ardından çok geçmeden vefât edip daha vedalaşamadan gittiler.

Genel olarak çevremdeki insanlara baktığım zaman bunların içinde ölümü bilmeyen yok, Allah’a inanmayan da…  Fakat ben son zamanlarda Allah’a inanmanın ve Allah’a tapmanın ayrı şeyler olduğunu fark ediyorum. Allah’a, O’nun varlığına, birliğine inanıyoruz ama iş kulluğa gelince her nedense kendimizi inandırdığımız yalanlarımızın, hakikat yerine tasavvur ettiğimiz hayâllerimizin peşinde gidiyor, Hakk’a değil, bu hayallere ve yalanlara kulluk ve hizmet etmek istiyoruz.

– Yâ Resûlallah, bize nasihat…
– Ölüm var yâ Ömer…

Nasihat olarak ölüm yeter dedi Hazret-i Muhammed Aleyhisselâm. Bizse en karmaşık matematik ve muhasebe hesaplarını çözdük, bunların kitabını yazdık, en garip borsa işlemlerinin içinden çıktık,  DNA’yla bile oynamayı bulduk, bildik, hâllettik, bir ölümü bilemedik, bir onu anlayamadık, âniden gelivereceğini, artık kimseyi kandıramayacağımızı, bu yalanların bir sonunun olduğunu ve o sonun her an gelebileceğini aklımıza nakşedemedik. Dilimiz çok söyledi, öleceğiz dedik. Ama gönlümüz hep öteledi. Şimdi olmamalıydı, daha sonra belki… Hazır değildik.

Peki, ölüme, Allah’a inanmak, âhirete îman etmek böyle mi olmalıydı?  Öleceğime gerçekten inandığımın ispatı neydi? “Ama ben haklıyım, ama sebebi var, ama böyle olması gerekiyor, ama başka çaresi yok, benim elimden gelen bir şey yok, sonra düzelteceğiz, yapacağız, edeceğiz, hâlledeceğiz” bahanelerini bırakıp, önce kendimizi kandırmaktan vazgeçmek. Dünya oyunlarını hakikat yerine koymaktan, bunlara sarılmaktan vazgeçmek. Allah yerine medet umduğumuz, dost edindiğimiz menfaatlerden, beklentilerden vazgeçmek.

Benim ahdim ölümü hatırlamak olsun.

“Ölüm var…” Alıştığım, hayat şekli hâline getirdiğim, kendimi inandırdığım, Allah’ı bile inandıracağımı sandığım yalanların onda yeri yok. Üç gün için hangi menfaat beklentilerine sığınırsak sığınalım, bizi alacak bir ölüm var.

Allah sevgisi olmayan, Allah’tan korkmaz. Allah’ı çok seven ise ölümden korkmaz. Dünyadan, insanlardan, menfaatlerimizi kaybetmekten korktuğumuz kadar Allah’tan, O’nun sevgisine lâyık olamamaktan korksak… Ölümü hatırda tutmayı ahid edinip sonunda her şeyi bırakıp gideceğim bir sevgilim var diyebilsek, gayrısına sarılmaktan vazgeçsek, hayat nasıl da kolaylaşırdı…

The following two tabs change content below.

Elif Hilal Doğan

1987'nin Temmuz'unda, Elazığ’da dünyaya geldim. Çocukluğum babamın görevi nedeniyle farklı yerlerde geçti. Halkla İlişkiler ve İşletme eğitimi görürken 2007’de e-ticaret sorumlusu olarak çalışmaya başladım. Bununla birlikte çeşitli kuruluşların iletişim faaliyetlerini yürüttüm. Şu anda kitap editörlüğü ve yazar danışmanlığı yaparken, eğitimime Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü'nde Tasavvuf Kültürü ve Edebiyatı yüksek lisansı ile devam etmekteyim...

Son Yazıları: Elif Hilal Doğan (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın