Vermenin Bereketi

İslâm, çeşitli kurallar ile maddî ve mânevî dünyamızda bir denge içinde yaşamamızı sağlar. İslâm’ınşartları, maddî bedenimizi koruyup temizlediği kadarruhumuzuda besler ve güzelliğini ortaya çıkarır. Her bir beş şartın hem zâhirîhemde bâtınîmânâlarıvardır. Her bir şart eşit şekilde önemli ve kıymetlidir, çünkü İslâm bu beş şart üzerine inşâ edilmiştir. Bunlardan biri olan zekât, zahirde malımızın bereketini artırır, bâtında ise nefsimizin kötü huylarını vererek bizi egomuzun köleliğinden kurtarır.

Zâhirde zekât malın 1/40’ını infak etmektir. Böylece bize ait olan malın bir kısmını paylaşarak Allah bizi biriktirme ve cimrilik hastalığından korumak istemiştir. Cimrilik ve mal biriktirme, nefsin en çok sevdiği hallerdendir. Nefis kazandıkça yenilmez ve daha güçlü olduğunu sanır. Eşyasına tuttunup onun kölesi olur. Tabiî ki sadece zenginler bu hastalığa tutulmaz. Farz-ı misal çöp biriktirenleri düşünelim, ufacık işe yaramaz çöpleri biriktirip toplarlar ve evlerini dev bir çöp kutusuna çeviririler. Bu tabiî ki bir uç noktadır. Dolayısıyla ne zaman birşeyimizi vermeye gönlümüz razı olmazsa belkide sadece nefsimizi adam etmek için vermeyi denemeliyiz. Eğer zekât verebilecek bir malımız yoksa biz de elimizdekini paylaşmalıyız; örneğin otobüste bir yaşlıya yer verme, yolda düşen birini kaldırma, hattâbazen  sadece bir gülümseme o günün zekâtını vermemizi sağlayabilir.

Zekâtın bir de bâtınî boyutu vardır, yani iç mânâsı vardır. Kötü huylarımızı  bırakmak çoğu zaman malını vermekten daha zordur. Kötü huylarımız egomuzun bir parçasıdır. Cimrilik, ihtiraslarımız, kin ve nefretlerimiz bizim kötü huylarımızdır. Bunlar egomuzu oluşturan büyük çöp evin birer parçasıdır. Eğer çevremiz gibi içimizide temizlemek istiyorsak, yüzümüzü Allah’a çevirip onun yolundan giderek bu kötü huylarımızı tek tek vermeliyiz. Bu yol kolay bir yol değildir, fakat gözümüzü Allah’a dikince her yol kolaylaşır. Her öfkelendiğimizde “Allah gayzını yeneni sever” âyetinihatırlayıp boynumuzu bükmeliyiz. Yapamıyorsak bile  Allah’aduâedip yardım dilemeliyiz. Allah O’na sığınanları geri çevirmez.

 

The following two tabs change content below.

Banu Büyükcıngıl

Kendimi tanımak sevdasıyla yola çıktım. Sonra bu yolculukta parça parça olduğumu hissettim. Aramak, önce kendimi parçalara ayırmak mı demekti bilmiyordum. Sanki karanlıkta bir balçık çamurunun içinde yol almaya çalışıyor ve üşüyordum. Bir zaman sonra karşımda bir ışık gördüm, gayrı ihtiyari ışığa doğru yürüdüm. Işığın içinden geçerek cennet tasvirlerine benzeyen bir bahçenin içine aktığımı hissettim. Bu bahçenin içinden de cennette olduğu gibi dört nehir akıyordu; bal nehri, şarap nehri, süt nehri ve su nehri. Bu cennet bahçesi İnsan-ı Kamil'di. Onu farkettiğim günden beri, yaşadıklarımı ve hissettiklerimi Her Nefes Dergisi'nde paylaşmaya çalışıyorum.

Son Yazıları: Banu Büyükcıngıl (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın