Yürü Gündüz Gece
İstidat, sözlükte, herhangi bir şeye karşı doğuştan gelen yatkınlık, yetenek ve kabiliyet mânâlarına gelir. Yani kişinin ezelden getirdiği potansiyaline istidat denir. Herkes vazifesine göre sırtına bir yük yüklenir. Bu yüke göre dünyada bir senaryo yazılır. Senaryo, kişiyi doğduğu andan son nefesine kadar istidâdı ölçüsünde ilerler. Aslında kader herkes için ayrı ayrı yazılmış bir senaryo gibidir. Ve kader belli bir zaman dilimi içinde çoğu zaman yavaş yavaş kişinin yatkınlığını ortaya çıkarıp nihayete erdirir.
İnsanın doğuştan getirdiği yatkınlığın ortaya çıkması için belli bir zaman geçmesi gerekir. Bu mânâda Hz. Muhammed’e (s.a.v.) de peygamberlik kırk yaşında gelmiştir. Dolayısıyla bu hâdisenin bile bir vakti saati olduğu görülmektedir. Yani istidâdın ortaya çıkması zamana bağlıdır. Bu bağlamda istidat için biçilen süreyi kabullenmek gerekir, çünkü bu yatkınlığın ne şekilde ve ne zaman ortaya çıkacağı bilinmez. Nasıl ham meyve yenmezse, vakit gelmeden de kişi belli bir olgunluğa erişemez.
Bu dünyada yolcu olma fikri, birçok sufi tarafından ifade edilmiştir. Yolcu olma fikri, bu yolun çeşitli engebeleri içerdiği gibi birçok güzellikleri olduğunu da ortaya koyar. Bu yüzden bu dünyada yolculuk yapma düşüncesi, yolu daha zevkli ve geliştirici bir hale sokabilir. Büyük halk ozanı Aşık Veysel bu mânâdaki şiiri ile aslında tam da olunması gereken hali anlatmıştır.
“Uzun ince bir yoldayım
Gidiyorum gündüz gece
Bilmiyorum ne haldeyim
Gidiyorum gündüz gece
Dünyaya geldiğim anda
Yürüdüm aynı zamanda
İki kapılı bir handa
Gidiyorum gündüz gece”
Şair, burada dünyayı iki kapılı bir hana benzetmiştir. İlk kapıdan dünyaya girip son kapıdan da dünyadan sonsuzluk âlemine geçilir. Şair, ilk kapıdan girildiği andan itibaren uzun ve ince bir yolda hep yürüdüğünü belirtir. Ne halde olduğunu bilmemek ise bu yolda büyük bir nimettir, çünkü ben acaba hangi makamdayım diye düşünmek ya da “herkes beni seviyor mu, bana herkes saygı duyuyor mu?” gibi düşünceler insanı yoldan alıkoyar ve geride bırakır. Asıl olan, yürümek, hep yürümektir yani gayrettir. Bu mânâda Kenan Rifâî, Sohbetler’inde şöyle der: “Yürü, dâima yürü! Eğer ölüm seni yolda iken yakalarsa, onu Allah bilir. Yeter ki dururken olmasın.”
Kısacası asıl gaye, seferdir. Sefer, yolcuyu menziline ulaştırır, kader senaryosu da istidâdın ortaya çıkmasında hizmet eder.
Banu Büyükcıngıl
Son Yazıları: Banu Büyükcıngıl (Profiline git)
- HİZMETLE YANAN ÇERAĞ - 21 Mayıs 2019
- Hepimizin Hikâyesi - 24 Ocak 2019
- KEMÂLÎ’NİN KEMÂLE SEYRİ - 7 Haziran 2018
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!