Girdi yapan Sâmiha Ayverdi

Hancı’dan…

Kapını aç, kapını aç.. Sana geldim, kapını aç… Bu dünyâdan o dünyâdan, aldım boyum ölçüsü nü… Ezel ebed arasında, nice eyyam gezip tozdum… Sığamadım dü âleme, sana geldim, kapını aç… Yoldaşım var, çift kişiyim, günah benden hiç ayrılmaz… Tek değilsem n’olur sanki? Yer gök sığmış o kapıya… Bizi de al, kapını aç, kapını aç, kapını […]

Dile Gelen Taş’tan…

Bak ne diyor adamcağız? Göçe göçe son menzilin ışıklarını görür oldum. Ben göçebeyim. Ammâ yollarda benim gibi daha nice göçebeler mevcut… Ne ki onların heybeleri, çıkınları dopdolu. Daha da her fırsatta duraklayıp heybelerini, çıkınlarını, azıklar, artıklar paralar pullarla doldurup şişiriyorlar. Halbuki son menzile onları çağıranlar “Daha ilerisi yok… O ağırlıkları boşuna taşıma, varacağın yerde altına, […]

Sâmiha Ayverdi’den Çocuk Eğitimine Dâir Düşünceler

Aşırı tasarruf, baskı ve müdâhale, şahsiyet yapı­sının teşekkülünü zorlaştırır ve irâdeyi zayıflatır. Çocuklarınızı kontrol edin, fakat bunu onlara, mümkün olduğu kadar hissettirmeden ve ezmeden yapın. *** Çocuk, dertlerini, sıkıntı ve üzüntülerini rahatça paylaşacağı sıcak bir aile havası içinde kendisini emniyette bulursa, belki de bu, hem çocuk hem ailesi için en kârlı ve hayırlı bir yol […]

Yaşayan Ölü’den…

Ayşe ve Gerçek Çelebi’ye borcumu ödedim mi acaba? Fakat onların insanlıklarına karşı borç da ne demek? Zîra karşılık bekleyerek ve geri alınmak üzere verdikleri hiçbir şey yoktur. Onlar menfaate sırt çevirmiş ulular… Onlar kimseden lütuf beklemeyen, karşılık istemeyen yaşar ölüler… Hem ben bu ferâgati yalnız onlara karşı mı gösteriyorum, yalnız onlar için mi yapıyorum? İşin […]

Sâmiha Ayverdi’nin ‘Hancı’sından…

Ağlasam, ah ağlayabilsem… ama ne mümkün! Sanki bir muhârebe sonu, bir mütâreke günü yorgunluğu içindeyim. Fakat ben, iğreti barış değil, mutlak sulh isterim. Hedef bu: Zafer ve barış. Yârabbî, imdad yolla. Beni mağlûb etme! Mâdem ki elime Tevhîd bayrağını verdin, bunu yere düşürtüp nefsim düşmanına çiğnetme!     Tundan tuna gitmeyi, renkten renge girmeyi, senden […]

‘Batmayan Gün’den

“Can çekişmek nedir, bilir misin İrfan? Can çekişmek, aşka kavuşamamaktır. ‘Aşka sâhib olan ölmez mi?’ dersen, ölen hayvandır, aşk ölmez! Dünyâda tam mârifet, onu bilmektir. Mükevvenatta ve cihanda ne varsa, hepsi insanda toplanmış, bu sûretle insan, bütün varlıkların nüktesi ve mecmûası ve küllün göstericisi olmuştur. İşte Hâlik’in gizli olan hüviyetini eşyâda ve zuhuratta gören kimse, […]

Mevlânâ Celâleddin-i Rûmî’den Bugüne Kalanlar

(… ) İlim ve felsefe insanı ne tanır ne de tanıtabilirdi. Hatta bir bakıma dinler de öyle… Sanat ise, anlaya­na, ancak bulanık işaretler verebilirdi. İnsanı ve kâi­natı kemâliyle tanıyan, sâdece büyük peygamberler, büyük mistiklerdi. İşte onlardan biri de Mevlânâ Ce­lâleddîn-i Rûmî idi. Ne ki Celâleddîn’e, ateş püsküren yanardağlar gi­bi, aşk ve şevk lâvlarını akıtacak manevî […]

Muharrem-i Şerif Hakkında

Muharrem ayı, eski hicrî veya kamerî dediğimiz ayın hareketine göre hesap edilen aylardan ilkidir. Bu bakımdan Muharrem ayının birinci günü bizim yılbaşı diye bildiğimiz hârika bir geleneğimiz teşekkül etmiştir. Ama bu son 50-60 sene içinde unutulmuştur. Muharrem’in birinde büyükler tarafından bereket parası verilirdi. Bu, âile arasında olduğu gibi, dervişân arasında da olabilirdi. Bu, hem yeni […]

Dost

…Tasavvufun inandığı hürriyet, nefsin kin, kibir, yalan, gösteriş, menfaat, benlik gibi insanı hayvanlaştıran esâretinden kurtulması olduğuna göre, velîlerin gayesi, âdemoğlunu, cemiyetin hür adamı yapmaktır. Zîra kendileri hürdürler. Üstelik, dünya sevgisi ile bağlı olmadıkları için, dünya ehlinden de korkuları yoktur. Bu hikmet, irfan, îman ve aşk merkezleri, bizâtihi hâmil oldukları değerleri ücretsiz ve karşılıksız olarak etraflarına […]