Yaşayan Ölü’den…

Ayşe ve Gerçek Çelebi’ye borcumu ödedim mi acaba?

Fakat onların insanlıklarına karşı borç da ne demek? Zîra karşılık bekleyerek ve geri alınmak üzere verdikleri hiçbir şey yoktur. Onlar menfaate sırt çevirmiş ulular… Onlar kimseden lütuf beklemeyen, karşılık istemeyen yaşar ölüler…

Hem ben bu ferâgati yalnız onlara karşı mı gösteriyorum, yalnız onlar için mi yapıyorum? İşin sahih tarafı, onlardan öğrendiğim ruh savaşı ile, sevdiğim insana, sevgiden beklenen muâmeleyi yapmaya uğraşmamdır.

Sevdiğim, ölünceye kadar da seveceğim insan…

İşte şiddetle sararmış olan bu yüz; ayakta bana bakıyor.

Kalkıp gideceğim, fakat dermânım yok. Bugünkü kadar Çelebi’ye muhtaç olduğum ânım hiç olmamıştır.

Gitsem, ona gitsem. Beni başka kim anlar? Artık ona eli boş da gitmiyorum.

Hârikulâde bir istif ve hatla, yazılarının belki en güzeli olan bir levha gözümün önünde diriliyor:

Âşık Yunus imdi yârı

Sevenlerin budur kârı

Ol dost için ağuları

Şeker gibi yutmak gerek

Ben de Çelebi’nin sanat ve hikmetiyle işlediği bir eseri değil miyim? Artık toy ve çocuk olmayan Leylâ’yı karşısına canlı bir ferâgat levhası olarak takar mı?

Gitsem, onlara gitsem ve desem ki: Bana gerçeklik zevki veren ulular! Ben de sizin gibi oldum. Öldüm.

Fakat zehri şeker gibi yutmak değil, şekerden seçmeden yutmak gerekmiş. Zîra insan, değil acı ve tatlı kaydından, hattâ sırasında aşkından bile geçmedikçe ölmüş olmuyor.

Ölmeden yaşamak ise, can çekişmekten başka bir şey değil… işte ben de onun için öldüm; her zerresinden hayat taşan, her nefesi bin can satın alan bir Çelebi gibi, artık ben de yaşayan bir ölüyüm!

The following two tabs change content below.

Sâmiha Ayverdi

Son Yazıları: Sâmiha Ayverdi (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın