Rızânın Zirvesi
Allah için sevdiğinden vermek, kadere râzı olmak, Allah deyip istikamet etmek, ne olursa olsun Allah’ın kurallarına uymak nedir diye anlamak isteyen, Kerbelâ vak’asına bakmalı kanımca.
Ailesinin ve kendisinin ‘Baş’ına gelecekleri bile bile yola çıkan ve Kerbelâ denen mevkide son nefesine veren Hz. Hüseyin, Allah için yok olmanın, emre itaatin, ezelde söylenilen “belî”nin mânâsının en güzel örneği benim için. Evlâtlarının gözü önünde parçalanarak öldürüldüğüne şâhitlik eden bir baba, hanımlarının katlini seyretmiş bir eş ve kendi âkıbetini gayet net bilen bir kul olarak Hz. Hüseyin, şehâdet vakti geldiğinde namaza durmuş. Kerbelâ vak’asında beni en çok şaşırtan şeydir bu. Tüm anlatılanları kalbim kabul ederken, o anda kendi kanından abdest alıp namaza durmak beni hayrete düşürüyor. Teslimiyetin zirvesi, rızânın en üst mertebesi…
Biraz canı acıdığında hiddetlenen, sevdiklerine en ufak dil uzandığında şahin kesilen, yorgunum, hastayım, vaktim yok deyip ibâdetleri aksatan biri olarak Kerbelâ olayının tüm anları ibret iken, namaza böylesi ihtimam gösterilmesi kalbimi delip geçiyor.
Sonra düşünüyorum Allah sevdiğini böyle mi sınar? Allah’ın sevdiği, kaderine böyle mi râzı olur? Bu nasıl bir sevgidir? Bu nasıl bir aşktır? İçinde böyle bir Allah aşkı olan kimse nasıl olur da bu dünyada bizler gibi yer, içer, oturur, güler? Hangi birine hayret edeceğimi bilmeden bu düşünceler geçiyor aklımdan. Hangisine daha çok şaşırmalı?: Böyle bir kadere rızâya mı, yoksa böyle bir rızâ ehlinin insanlar arasında beden giyerek dolaşmasına mı? Bu soruya da cevap bulamayan zihnim tekrar düşünmeye başlıyor…
Hz. Hüseyin benim için yumuşaklık ve hilim demek. Sükûnet ve huzur demek. Yine aklımın sınırlarını zorlayan bu meşrepte birinin böyle bir olayı yaşarken gösterdiği tavır… Bu kadar yumuşak meşrepli birinin Kerbelâ’da şâhit oldukları karşısında hâlâ bu sukûneti koruması, imânı…
Yaşadığımız olayların bizim turnusol kâğıdımız olduğunu düşünürüm hep. Olaylar gelir, bize dokunur geçer ve biter. Bizim bu olaylar karşısında verdiğimiz tepkiler kim olduğumuzu belirler. Tepkilerimizin rengi ve şekli, içimizde yaşadığımız fırtınalar veyâ huzur bizi bize imzalatır. Bu yüzden Kerbelâ olayına baktığımda, kan kokan o nehir akarken gürül gürül Kerbelâ’da ve Hz. Hüseyin’i düşündüğümde içimden kuvvetle geçen tek istek, olduğu gibi olan, içinin rengi dışında olan, hâli ile hakikati bir olan o sultânın önünde acz, aşk ve hürmet ile eğilmek. Ellerini bırakıp ayaklarına sarılmak ve ona yalvarmak, “hâlinizden bahşedin” diye…
Yeşim
Son Yazıları: Yeşim (Profiline git)
- TASAVVUFTA VAKİT KAVRAMI - 2 Ağustos 2018
- Sırat Üstünde Şükür - 6 Mayıs 2017
- Kurbiyetten Nasibimiz - 19 Mart 2017
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!