Komşuluk Hakkı
Can komşum,
Sen benim mahalle komşumsun. Evinin kokusunu bildiğim; iyisinde kötüsünde derdimi paylaştığımsın. Sohbetimizi hemen hergün birimizin evinde mayaladığımız yetmezmiş gibi kapı önünde dakikalarca ayakta devam ettiğimsin. Pazar dönüşü elimin yükünü; sohbetinle kalbimin yükünü hafifletensin. Televizyonu birlikte izlediğimde daha bir zevk aldığım; çay ve çekirdekle sohbetini mayaladığımsın. Elim çırptığım kekin içine dalmışken bittiğini farkettiğim bir çay bardağı yağın Hızır’ısın sen. Yaptığım örgünün gönüllü rehberi, hayatımın can yoldaşı, yokluğunu aradığımsın.
Sen bensin ben de senim. Ölümünle azalıp doğumunla çoğalanım. Derdinle dertlenen, neşenle zevklenenim. Kandillerde tereyağında kavrulmuş fıstıklı helvanın mis kokusuyla kokan sensin. Allah kabul etsinlerle duâlarına âmin diyense ben… Pazar tezgâhındaki kazıkçı esnafın kötü malından sakındığım, iyi bir şey bulduğumda sen de faydalan diye hemen muştuladığımsın.
Can komşum. Sen benim çocukluğumun komşu bey amcası, hanım teyzesisin. Sokağın ortasını misket ve seksekle oyun alanına çevirdiğimizde ve annemin ev işi ağır olduğu için gözünün akıyla beni takip edemediğinde doğal bekçiliğime ortak olansın. Evden zar zor aldığımız yer örtüsü ve evcilik takımlarımızla kurduğumuz yalancı piknik sofralarımız boş kalmasın diye bir tencere pilavı sokağa gönderensin.
Meşreben farklı da olsak zaten bir nokta olan bu dünyada noktanın noktasında hayatları kesiştiği için birbirini seveniz biz. Hakiki mümin olmamın anahtarını seninle iyi komşu olmama bağlayan bir Peygamber’in ümmeti olarak seni üzmekten, seni kırmaktan korkar titrerim ben.
Evimi şenlendiren, kapımı nurlandıran komşum. Peki ne değişiyor bu aralar? Neden zayıflıyor aramızdaki bağlar? Bizim buralara birileri geldi; “evinizi yenileyeceğim” der. “Eviniz daha çok para edecek” der. “Depreme daha bir dayanıklı olacak” der. Bu dediklerinde kötü bir yan yok ama bu süreçte birbirimize düşürür bizi. Yıllarca âhenkle pişmiş komşuluk çorbamızı kaşık yerine parayla karıştırmaya kalkar da biz de kanar, birbirimizle tartışırken buluruz kendimizi.
Komşuluğumuzu kentsel dönüşüme kurban mı veriyoruz yoksa? Varlığınla daha bir anlam bulan evim kentsel dönüşümde daha çok para edecek diye birbirimize düşmemize değer mi? Bahçemizdeki elli yıllık ıhlamur ağacını hoyratça kesmeyi planladıkları gibi benim seninle olan bağımı da mı kesecekler? Yok mudur seninle olan dostluğumu ve bahçemdeki mahlûkatı koruyacak bir proje?
Yok komşum yok; adına komşuluk denen ve yüzyıllardır biriktirdiğimiz irfan geleneğimizle şekillenmiş bu müesseseyi müteahhitlerin vahşice köpürttüğü kentsel dönüşüm girdabına kurban etmek istemiyorum ben. Kapılarımızı aynı anda açtığımızda birbirimizi görmemizi kasten engelleyen mimârî planları reddediyorum. Apartman toplantılarında karşı karşıya gelip fikir ayrılığı yüzünden selâmındaki sıcaklığı yitirmek istemiyorum.
Âlem-i cemâle göçerken yanımızda çeyiz olarak ederi daha fazla evlerimizi mi taşıyacağız? Yoksa birbirimize olan hakkımızı mı? Söylesene komşum zembereğinden boşanmışcasına devam eden ve bizleri daha paralı ancak aslında daha fakir yapacak bu akıma neden kurban ediyoruz komşuluğumuzu?
Yok komşum yok, ben seni kaybetmeyi hiç istemiyorum… Zira hayatımı seninle paylaşabildikçe çoğalıyor, zenginleşiyorum…
Emine Ebru
Son Yazıları: Emine Ebru (Profiline git)
- Bir Yaz Okulu Rüyası - 31 Aralık 2018
- Türk İş Dünyasındaki Değerler Sisteminin Anadolu İrfânı Işığında Yeniden Tesisi - 7 Haziran 2018
- Bahar Geldi Japonya’ya - 19 Mayıs 2016
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!