İşlemediğim Günahın Masumuyum
Bir süredir düşünüyorum; insan bir günahı işlemeyip “zevkini” tatmamışsa, o günaha karşı geliştirdiği kalkan, irade, kontrol mekanizması ne kadar gerçekçi ve sağlam olabilir? Elbette “hadi hep birlikte günaha doymayalım!” gibi bir söylem içinde değilim ama işlemediğimiz bir günahın masumu olarak o günahı işleyenlere öğretmenlik yapmaya kalkmak biraz garip değil mi? Öğretmenlik deyince aklıma ilk bu geldi nedense…
Dürüst olmak gerekirse, bu yazıda Hz. Peygamber’in, mürşidin, Allah’ın öğreticiliğinden bahsetmek istemiyorum. O zaten hepimiz için âşikâr ve itiraz edilemez bir gerçek. Ben ters köşelerde gezinmeyi diliyorum. Meselâ kendi öğretmenliğimiz… Kendi kendimize ne öğretebiliriz? Okuduğumuz kitaplardan edindiğimiz bilgilerle kendimize çekidüzen vermemiz ya da örnek aldığımız bir rehber varsa onu takip ve taklit etmemiz mi kendimizi eğitmemizi sağlar?
Eğer öyleyse sanırım bende ters işliyor durum. Meselâ şunu farkettim: Eskiden sürekli olarak birilerine bir şeyler öğretme çabası içindeymişim; ne kadar çok seviyormuşum meğer “mânevî caka” satmayı! Hatta şu an bile aynı şeyi yaptığımdan şüpheleniyorum desem yeridir, neyse… Sonra insanlara bir şey öğretmeye çalışmanın ne kadar nâfile olduğunu anladım; herkes bana rağmen kendi yoluna devam edince… Daha sonra öğretmeye çalıştığım şeyleri aslında çok da uygulamadığımı, havalı ve esrarengiz fikirlerden oluşan, ezbere dayalı bir bilgi hazinem olduğunu keşfettim. Bunları bilinçli bir şekilde öğretmedim kendime; yaptığım hatâların bana acı şekilde geri dönüşüyle hatâlarım öğretmenim oldu. Yani dışarıya öğretmenlik yapmaya çalışırken kendi kendime öğretmenlik yapmışım ilginç bir şekilde…
Her insanın, yolunu takip ettiği bir rehberi muhakkak vardır. Benim rehberim yok diyen kişi, çevresinde, iş hayatında, izlediği dizi filmlerde, siyaset makamlarında özendiği ve dikkatle takip ettiği kişileri bir düşünsün derim; farkında olmadan kimi rehber edindiğini anlamış olur. Esas mesele şu: Neden o rehbere, öğretmene doğru çekiliriz? Bize yeni bir şey öğrettiği için mi? Yoksa bizde zaten mevcut olan bir şeyin ortaya çıkmasına ve böylece kendimizi bir adım ileriye götürmemize vesile olduğu için mi? Tabiî ki ikinci seçenek doğru olan. Fakat hatâlar ve yanlışlar için de aynı şey söylenemez mi? Neden herhangi bir yanlışa doğru süratle çekiliriz? Yasak bir meyveyi yiyip bir heyecan ve çılgınca bir zevk yaşamak için mi? Yoksa o hatânın içimizde var olan bir potansiyeli, gizliliği açığa çıkararak bizi bir adım daha ileriye götürmesi için mi? Artı ve eksi aynı noktada… Olayı farklılaştıran ise, bakış açımızdan ibaret: Tıpkı Ebu Bekir’in ve Ebu Cehil’in farklı şeyleri, aynı öğretmen olan Hz. Muhammed’de görmeleri ve gördükleri şeyi kendilerine öğretmeleri gibi…
Yavuz
Son Yazıları: Yavuz (Profiline git)
- Kadir ve Gece - 30 Haziran 2017
- İstidâdın “Karanlık” Yüzü - 28 Mayıs 2017
- Şükrân-ı Nimet - 6 Mayıs 2017
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!