Filistin’de Katliam Var
Dünyanın ruhu mesâbesindedir Doğu. Dünyadaki neredeyse bütün bilgelik, ilim, mânevî değerler Doğu’ya aittir. Buna karşılık Batı, maddî ilimlerde ilerlemenin zuhur yeri olarak ruhu ayakta tutan vücud gibidir. Hep eleştiririz, yazının devamında belki ben de yine eleştireceğim ama Doğu’nun mânevî büyüklüğü ve Batı’nın maddî büyüklüğü olmadan dünyanın dengesinden söz etmek mümkün olur muydu bilmiyorum? Tabiî kimimize göre dünyada denge yoktur, o da ayrı bir tartışma konusu…
Kadim bilgeliğin kaynağı, anası olan Doğu’nun ortasında kıyametler kopuyor. Bütün değerler resmen bir kıyım içinde. Bütün önemli bilgi kaynakları, içinde bulunan insanlarla birlikte yok ediliyor. Ve bunu yapan, ruhu ayakta tutan vücudun ta kendisi. İnsanın kendisiyle olan savaşlarına ne kadar da benziyor durum: Maddî isteklerimiz ve tutkularımız yüzünden ihmal ettiğimiz ve hattâ zulmettiğimiz iç dünyamız gibi…
Batı’nın özenilen, kıskanılan, bazen insanı kendi değerlerinden ferâgat ettiren “değerlerinin”, söz konusu Doğu olduğu zaman nasıl da etkisiz kaldığına şâhit oluyoruz. İnsan hakları ve barış adına mücâdele ettiğini ileri süren önemli Batı kurumlarının, soykırıma, kıllarını kıpırdatmak bir yana dursun, şiddetle destek verdiğini görüyoruz. Yani aslında Batı’nın insan hakları kavramını, sadece ve sadece kendi halkları için bir hak olarak gördüğüne ve dünyanın geri kalanını, çeşitli yollarla paraya dönüştürülmesi gereken bir materyal olarak algıladığına şâhitlik ediyoruz.
Peki tüm katliamların sorumlusu sadece Batı mı? Vücudumuzun bitmek tükenmek bilmeyen istekleri yüzünden susturulan, asağılanan, pasifleştirilen, güçsüz düşen iç dünyamızın hiç suçu yok mu?
Ne yazık ki belki en büyük suç, Doğu’nun kendisinin. Kendi ektiğini biçer bir durumda. Geçenlerde ateist olduğunu söyleyen bir kişinin internet üzerinde şöyle bir eleştirisine rastladım: “Müslümanlar ne kadar aptal, 1400 yıldır orucu neyin bozup neyin bozmayacağını tartışıyorlar, hâlâ öğrenememişler.” Ne kadar haklı bir eleştiri!
Doğu, eğitimi, birliği, ahlâkı, insânî değerleri bir kenara bırakıp şeklî uygulamalar ile problemlerini çözmeye çalıştığı için çok ciddi kan kaybına uğradı. Sağlam bir kale yapamayıp savaşta neden kaybettim diye ağlayıp inleyen bir rol içinde şu an. Bilgeliğinin temeli olan tevhid akidesini bir kenara bıraktıkça zelilliğe daha fazla yaklaştı. Belki de Doğu’yu katleden düşman Doğu’nun kendisidir demek çok daha uygun bir tanım olacaktır.
Batı’nın sadece ve sadece para için yaptığı bu soykırımın ve zulmün, bir gün kendisini de boğacağı muhakkak. Çünkü her şeye rağmen şu kaçınılmaz bir gerçektir ki, vücudun ihtirasları yüzünden güçsüzleşen iç âlem, katliama, huzursuzluğa ve mutsuzluğa mahkûm bırakıldıkça vücud da bundan nasibini alacak ve bir noktada patlamak zorunda kalacaktır.
Mühim olan, Doğu’nun bir an önce silkinip kendine gelmesi ve belki de birlik ve beraberlik anlayışını bir devlet kuralı haline getirerek toplumlara yayma yolunda bir gayret içine girmesidir.
Yavuz
Son Yazıları: Yavuz (Profiline git)
- Kadir ve Gece - 30 Haziran 2017
- İstidâdın “Karanlık” Yüzü - 28 Mayıs 2017
- Şükrân-ı Nimet - 6 Mayıs 2017
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!