Büyük İslâm Mütefekkiri Ahmed Avni Konuk
Ahmed Avni Konuk, vefatının 80. yılında Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından düzenlenen “Büyük İslâm Mütefekkiri Ahmed Avni Konuk” başlıklı panel ile 4 Kasım Pazar günü anıldı.
Panelin açılış konuşmasını, Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Müdür Yardımcısı Prof. Dr. Emine Yeniterzi yaptı. Yeniterzi, Ahmed Avni Konuk’u insan olma sanatında başarıya ulaşmış şahsiyetlerden biri olarak nitelendirdi. Verdiği eserlerle çalışma azmi ve şevki ile dikkat çektiğini belirtti.
Üsküdar Üniversitesi Rektör Danışmanı, mutasavvıf-yazar Cemâlnur Sargut takdim konuşmasına, Prof. Dr. Mustafa Tahralı’ya teşekkür ederek başladı. Tahralı’nın kazandırdığı eserlerle Ahmed Avni Konuk’u takip etme imkânına ulaştığımızı ifade etti. Sargut, “Ken’ân Rifâî Hazretleri, ‘Öğrendiklerini kimlere anlattın Meşkureciğim?’ diye sorarlarmış anneme. Bu yolda öğrenmeye ve öğrendiklerimi de paylaşmaya çalışıyorum ben de. Bir ömrü böyle geçirdiğim için şükürler olsun.” dedi.
Ahmed Avni Konuk’un hayatının anlatıldığı kısa belgesel gösteriminin ardından, panelin konuşmacıları yerlerini aldılar. Oturum Başkanının Mustafa Tahralı’nın olduğu programda, Dr. Savaş Barkçin “Ahmed Avni Konuk ve Tevhid Mûsıkîsi”, Prof. Dr. Safi Arpaguş “Ahmed Avni Konuk ve Mesnevî-i Şerîf Şerhi’nin Tasavvuf Çalışmaları Açısından Önemi”, Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ise
“Ahmed Avni Bey’in Fusûsu’l Hikem Şerhi” konulu bildirilerini sundular.
Oturum Başkanı Prof. Dr. Mustafa Tahralı konuşmasında, 1960’lı yıllarda Ahmed Avni Konuk’la nasıl tanıştığını, Fusûs Şerhi’nin yeniden basım için 1980’lerden bugüne geçen süreci anlattı. Teknolojinin hayatımızdaki yerine değinen Tahralı, matbaa aşamasından bürokrasiye kadar yaşadıkları zorlukları dile getirdi. İncelikle yapılan çalışmalar neticesinde, Ahmed Avni Konuk’un eserlerinin açığa çıktığını belirten Tahralı, “İnşallah anlamak nasip olsun. En zor tarafı aslında bu.” diyerek sözlerini tamamladı.
Dr. Savaş Barkçin, Hocası Ali Sarıgül’ü yâd ederek konuşmasına başladı. Hocası sayesinde, Ahmed Avni Konuk ile tanıştığını dile getirdi. “Allah, bizi böyle güzel zatları tanıyanlardan ve tanıtanlardan eylesin.” diye niyazda bulunan Barkçin, bir geleneğe, böyle meşk halkasına dahil olmanın şükrünü ifade etti. “Can Sesi, Aşk Nefesi” isimli albümle mûsıkîye değinen Barkçin, sanat ve güç kavramlarının bir arada olamayacağının altını çizdi. “Bize bu zatların ahlâkları lâzım. Eserleri de ahlâklarını gösterdiği için önemli. Her bir satır, ayrı bir umman.” diye konuştu.
Prof. Dr. Safi Arpaguş, Mesnevî-i Şerîf Şerhi üzerine bir tebliğ sundu. “Mesnevî, sadece Mevlevîhânelerde okunan bir metin değil, medeniyete anlam veren bir köşe taşı olarak yer alır.” diyen Arpaguş, Mesnevî’nin düşünce ve dil dünyamıza etkileri üzerine bir konuşma gerçekleştirdi.
Birinci oturumun ardından kısa bir ara verildi. Programın ikinci oturumu Tasavvuf Mûsıkîsi’nin günümüzdeki değerli temsilcilerinden Elif Ömürlü Uyar’ın icrâ ettiği güftesi ve bestesi Ahmed Avni Konuk’a ait olan eser ile başladı. Ahmed Avni Konuk’un, Hocası Zekâî Dede’nin vefatı üzerine yazdığı ve sûzidil makamından kâr olarak bestelediği güfte ile gönüller huzur buldu.
Ey bülbül-i hoş-nevâ, hamûş ol
V’ey kalb-i hazîn, zehir-nûş ol
Üstâd-ı hüner Zekâî gitti
Ey bank-i âdem, sürûd-gûş ol
Avnî dil-i zâre teliyet yok
Ey eşk-i dü dîde, pür-hurûş ol
Dinletinin ardından Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç, “Ahmed Avni Bey’in Fusûsu’l Hikem Şerhi” konulu bir konuşma yaptı. Kılıç, Ahmed Avni Konuk’un yazdığı Türkiye Kültür Bakanlığı’na bağlı Yazma Eserler Kurumu tarafından dört cilt olarak basılan Ahmed Avni Bey’in Fusûsu’l Hikem Tercüme ve Şerhini dinleyicilere okumalarını önerdi. Kılıç, bir hikmet kitabı olan, “Fusûsu’l Hikem Şerhi”nin mikro kozmozdan makro kozmoso yaptığı açılımlara değindi. “Ahmed Avni Bey, yapmış olduğu ‘Fusûs’l Hikem Şerhi’nde bol miktarda, Mesnevî’den alıntılar yapıyor. Aynı şekilde, Mesnevî Şerhi’nde de ‘Fusûs’l Hikem’den alıntılar yapıyor. Bu sentez, bu terkip muhteşem bir terkiptir. İslâm irfanında zirvedir. Lütfen bunu muhâfaza edelim. Bunun üzerinde duralım, bunun üzerine konuşalım, tartışalım. Bir irfan üreteceksek, bu gelenekten üreteceğiz. Muhyiddin-i İbnü’l Arabî ve Mevlânâ’nın çizgisi bu ülkenin ana omurgasıdır. Anadolu İslâmı’nın ana omurgasıdır ve İslâm dünyasını da ihyâ edecek ana eksendir. ” diyerek bu eserlerin önemi üzerine bir sunum gerçekleştirdi.
Değerlendirme konuşmasına Prof. Dr. Mustafa Tahralı, “Tohum toprağa saçılmışsa, mutlaka torunlar buradan konuşmaya başlayacaktır, yazmaya başlayacaktır. Fusûs ve Mesnevî Şerhi’nde hem çalışan, hem anlayan insanları bekleriz.” sözleriyle başladı. Tahralı, “Mülk, Allah’ındır. Devam ettirmek istiyorsa, kulunu yaratır; devam ettirmek istemiyorsa da biz ne kadar çalışırsak çare yok. Eskiler bunu biliyorlardı, bunun için hiç üzüntüye kapılmadılar. ‘Allah bizimle beraberdir.’ âyeti kerimesi üzerine tevekkülde bulundular. Dilerim ki, bu eserleri anlayan gençler yetişir. Bu Türkiyemiz için kazançtır. İslâm âlemi için kazançtır. Bütün dünya için kazançtır. Neticesi Hakk’a ârif kul olmaktır.” diyerek paneli sırladı.