Benim Ailem Bir Nar
Kalbim, neredesin? Medcezirler gibi atıyorsun.
Damarlarımda akıttığın kanın, ne kadar uyanık olduğundan emin değilim. Öldürüp diriltiveriyor ve ardından tekrar öldürüyorsun. Bu şekilde nasıl dâimî diri kalacağız?
Kanıma sesleniyorum. Vücudu yaşatıp gezgin hayatı sürdüren her bir kan pıhtısını, kalp ailesinin bireyleri olarak görebilir miyiz? Bugün çok soru soracağım. Çünkü içim, soruların kendisini cevaplarından daha çok merak ediyor.
Kampüse ulaşan tek sefer sıfatıyla seyir eden bir otobüsün ortasında, öğrenciler arasında ayakta bir öğrenci durur. Etrafına bir göz attığında içeride kendisi ile aynı sıfatı paylaşan bir sürü insan ile aynı havayı soluduğunu, aynı hisleri hissettiğini fark eder mi? Peki düşünmez mi, bu insanlarla aynı bütünün parçası olduğunu? Parça parça ayrılmış insan, kendi insanlığının farkına varsa ve o farklılıkların oluşturduğu bütüne inansa, onlarla ve kendisiyle bir olabilir mi?
Bir vesile ile kendinde bir olan, hayatında diğer kendi kendine yürüyenlerle de barışık olur. Dolayısiyle başkası ile karşılaştığında tebessüm edip selâm vermez mi? Verirse eğer o esnâda kendine gülümsemekte ve kendinden selâm almakta mıdır? Öyle mi, değil mi; onu da kendisi bilir.
Bu öğrenci kul, bir otobüs dolusu insan topluluğundan kendinden kendine yaşayan bir gezegen dolusu insanlar arasına karışacak oluversin. Kendisi otobüsten iner inmez ayakları toprak ile buluşur. Başının üstünde tuttuğuna tevazuundan ayak altındaymış gibi görünmek nasıl bir aşktır? Ayakları toprağı seyreden öğrenci, O’nu yerler ve gökler kadar sevememiş olduğu için utanmaz mı? Bunu işiten kulak, bir başkasını nasıl kendinden gayrı sayabilir? Nasıl öteki diye adlandırdığına hoşgörüsüz kalabilir?
Dağlar, okyanuslar ile çevrili ve seni alabildiğine kucaklayıp koruyan dünyanın üzerinde yaşayan onca insan seninle bir oluverse nasıl hissedersin? Genişleyen ufuk çizgisi var karşında. Sindire sindire bakmak gerek ona. Ne de olsa O seni en güzel, en derin bakışınla süzüyor. Kendinden sana bakıyor. Sen de öyle bakabilir misin?
Sevgi dolu bakışların kendine döndüğünü hissedebilir misin? Bir koku alıyor musun? Sevgi, sadakat, şefkat, hoşgörü, af kokuları ve daha nicesi süslüyor âlemi. Öyle bir âlem ki orası, mânâ dolu kocaman bir aile sanki.
Sen de bu aileyi nara benzettin mi? Narın kendisi, her bir nar tanesini kucaklamış. İçeridekilerin her birini en güzel meyvesiymiş gibi yetiştiren ve büyüdüklerinde, yani olduklarında kendisi gibi olmasına imkân veriyor. Bu imkân dahilinde nar olmak, bir araya gelmek midir? Etrafınla olabildiğince yakın olmayı istemek midir ki daha fazla nar tanesi içeride, bütünde olsun? Sen yakınlaştıkça sevgiyi hissedersin. O da sana yakınlaşır. Herkes birbirine bir olana dek böylece çekilmekte midir?
Sevene ve sevilene selâm olsun. Varlığınla tüm evrene heyecan veriyorsun. Sana dönüyoruz diye ölümü sevdiriyorsun. Seyrettikçe aşkı taşırıyor, sözlerin perdesini kaldırıveriyorsun. Zevkle şâhit oluyorsun ya her ana… İnsan da biraz tefekkür edince yaşadığın zevke şâhit olabilir mi? Bu zevkten zevklenmek mümkün müdür?
Nar tanesinden nara varacak yolculuğumda herkes ile birlikte olmaya gönüllüyüm. Senin zevkine kavuşurcasına daha nice sorularla birliğimize ve beraberliğimize yürüyelim inşaallah.
Umut Alihan Dikel
Son Yazıları: Umut Alihan Dikel (Profiline git)
- Dijital Âşık - 28 Mayıs 2017
- Bahçemin Yaşayan Gülleri - 21 Mart 2016
- Öldükçe Dirilen - 1 Ocak 2016
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!