Görücü Usûlü

Doğrudur, ben bu devirde görücü usûlü ile evlendim…  Gel gör ki, benim görücüm vaktin sahibi idi. Gördü ama geleceği değil, geçmişimizi gördü. Hâl böyle olunca da bizim tez elden evlenmemiz ve Hak yolunda beraber yürümemiz nasip oldu.

 

Burada “tez elden” dememin sebebini şöyle açıklayayım: Hz. Muhammed, amcasının ellerinden bağlamış ve başlamış onu bir yolda sürüklemeye. Amcası söylendikçe, Hazret tebessüm ediyormuş: “Ah amcacığım, ben seni cehennemden alıp cennete götürmeye çalışıyorum, sen direniyorsun” demiş. İşte görücüye teslim olma kısmı var ki Allah hepimize nasip etsin inşaallah. Teslimiyet, bu yoldaki kestirmeler gibi geliyor bana. Teslim olduğun aşamada; sağa mı gitsem, sol daha mı kısa acaba gibi vesveselerden seni kurtarıp hemen bir sonraki durağa ulaştırıveriyor. Ama sana teslimiyeti verenin de o olduğunu unutmamak gerekiyor.

 

Daha bir yıl geçmedi ki, dünyaya bir evlât getirmek ve onu iman ile yetiştirmeye çalışmak durumu nasip oldu. Geldik mi bir sonraki durağa… Bu durak  benim için Truman Show filminden hiç farksız değildi. Kendimi bir anda, her sözümün, her hâlimin gözlendiği, kameraların beni hiç ama hiçbir ânımda yalnız bırakmadığı bir dünyada buldum. Evin-arabanın-sokağın her köşesine iki küçük göz yerleştirilmişti… Her hâlini, her duygunu gören, hisseden iki küçük göz. Her an kayıtta olması yetmiyormuş gibi kısa süre sonra küçücük bir kız çocuğu tarafından hareketlerimin tekrarını izliyordum. Bu sizi öyle bir noktaya getiriyor ki, o sultanların “iman ile – doğruluk ile yetiştirin onu” emri her an kulaklarınızda çınlıyor.

 

Sohbetlerde buyuruluyor ki, “Evlât, bir ilâhî emânettir. Yetişmesi, terbiyesi, ahlâkı, îmânı ve sıhhati için sen bir mürebbîsin. Analık babalık hakkı budur.” Hâl böyle olunca, o küçücük görünen büyük varlığa verdiğiniz en ufak sözün hiç zaman kaybetmeden yerine getirilmesi gerekiyor ki o da söz verdiğinde yerine getirilmesi gerektiğini öğrenebilsin. Onu dikkatle dinlemelisin ki, o da seni ve başkalarını dinlemeyi öğrenebilsin. Ona şefkatli olmalısın ki o da şefkatli olabilsin… Kısacası sen yapmalısın ki o da yapabilsin…

 

Biz bu yolda gece-gündüz düşe-kalka ilerlerken ikinci evlâdımız da dünyaya geldi ve bir sonraki durakta aldık soluğu. Bu arada bir sonraki duraktan kasıt, ilerleme, yol katetme mânâsında değil. İnşaallah O’na lâyık olma yolundayız ama bu yol zorlu, öyle kolayına geleni yapmakla teslim olmuş olmuyorsun!…

 

Neyse, hayattaki kameraların sayısı dört küçük göze çıkınca ben onun aslında iki ile, dört ile alâkası olmadığını, her yerde, her şeyde kamera olduğunu, her nefeste O’nu, mürşidimizi temsil ettiğimizi, her hatâda O’nun temiz sayfalarına kara lekeler oluşturduğumuzu yıllardır dinlememe rağmen ancak anlayabilmiştim… Bunu inşaallah her an hatırlar ve hiç unutmayız…

Semânur

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın