Gazze’nin Duası

Zaman yaz günlerinde, bir filin yavaş ve telâşsız adımlarıyla ilerler gibidir bazen… Güneş, sisteminin ortasından mağrur bir kraliçe gibi ağır ağır yükselir. Yapraklar, ömürlerinin son demine girdiklerini bildiklerinden rehâvet içinde dalların ucunda salınırlar. Rüzgâr, kararsızca eser ve durur. Sonra yeniden esmeyi düşünür ama bekler… Çiçeklerin kokusu havada asılı kalır. Tatiller, planları askıya alır; hareketler yavaşlar… Öğleden sonraları, akşamüzerleri, her şey uzar.
Fırtına öncesi sessizlik gibidir sanki bu hâl…
Ama fırtına, sessizlikten sonra kopmaz her zaman…
Fırtına, sessizliğin yanıbaşında, kıyısında ve bazen de paralelindedir. Sessizliğe paralel bir şekilde, kendi seyrinde ilerlemektedir. Yani, çoktan kopmuştur; delice savurmaktadır, yeri göğü inletmektedir. Mağrur güneşin önüne kara bulutları geçirmiş, ucunda yaprakların sallandığı ağaçları kökünden sökmüş, kararsızlığına deli bir öfkeyle son vermiş, kadran içinde âheste âheste tıkırdayan akrebi ve yelkovanı girdaba sokmuştur.
Gazze, sessizliğe paralel bu zamanda kopmuş olan fırtınadır. Fırtınanın maddî tesirleri herkesin mâlûmudur. Kuvvete ve şiddete mâruz kalan her madde gibi, Gazze de şekil değiştirmiştir. Taşlar yerinden sökülmüş, evler, okullar, câmiler ve mahalleler yıkılmış, hastanelerin çatısı uçmuş, yollar harap olmuş, borular patlamıştır… Aynı değişiklik Gazzeli’nin bedeni için de geçerlidir: Kollar, bacaklar, kafalar kopmuş, yanmış; çocuklar, kadınlar, yaşlılar ölmüş, can candan, beden bedenden ayrılmıştır.
Bir de gönüller vardır, yürekler vardır…
Evlâdını kaybetmiş bir babanın gözlerinde, çocuğu için çâresizlikle inleyen bir ananın gökyüzüne doğru açtığı kollarında, hastasına ilâç temin edemediği için ağlayan doktorun hıçkırıklarında, cenâzelerin arkasından tekbir sesleriyle yürüyen kalabalıkların hançerelerinde, yüreklerde yaşanan fırtınanın alâmetleri vardır.
Yüreklerindeki fırtına ile sarsılan bu insanlar, belki de şu an Allah’ın en yakînidirler. Çünkü Cemâlnur Hocamızdan da sık sık işittiğimiz gibi, Allah, sıkıntı ve belâ ânında kuluna yaklaşır. Muhtemeldir ki bu yakınlık dolayısıyla da mazlumun duâsı, Peygamber Efendimiz tarafından reddedilmeyen duâlar arasında sayılmıştır.
Allah’ın her fiilinde muhakkak ki büyük hikmet vardır. Bu zulmün ve fırtınanın hikmetli sırrını O bilmektedir. Bize düşen, her bakımdan yaralı bu insanlara elimizden geldiğince yardım etmek, destek olmak, yoldaşlık ve hâldaşlık eylemektir. Zâhirde muhtaç olan onlardır. Ancak unutulmamalı ki, biz de onların Peygamber Efendimiz tarafından reddedilmediği buyrulmuş olan duâlarına muhtâcız. Ve dileriz ki, bu vesileyle, onların Allah’ın kendisine yakınlaştırdığı gönüllerinden kopacak bir içten duânın kelimelerinde adlarımız geçer ve biz de o nebînin şefaatine nâil oluruz.

 

The following two tabs change content below.

Melike Türkan Bağlı

Son Yazıları: Melike Türkan Bağlı (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın