Sohbetler (Temmuz-Ağustos 2015)

Kâmil üstadı bulan, cemâli bulur. Ne kadar mevcudat varsa, hepsi de o kâmilin kalbi vâsıtasıyle Hakk’ı bulmaya çalışır.

Yârin yüzü, Hakk’ın cemâlidir. Hacca gidenler, taşı toprağı tavaf ederler. Bir gönül ele getir ki hacc-ı ekberdir. Bin kâbeden bir gönül evlâdır. Kâbe’ye gitmek için ihrama bürünürler, yâni esvaplarından so­yunurlar. Gönül kâbesine teveccüh eden âşıklar ise iki cihandan soyunurlar. Onların ihramı budur.

Kâbe, Sübhân’m rızâsı mahallidir. Çünkü oraya Allah’ın rızâsı için gidilir. Gönül ise Rahman’ın müşâhede edildiği yerdir. Binâenaleyh bir gönül, yerler ve göklerden dünya ve kâinattan Kâbe-i âlîşân’dan daha yücedir. Ne mutlu o kimseye ki hakîkî Arafat olan ârif-i billâhı bulur ve onda Hakk’ın cemâlini seyreyler.”

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 317)

****************

Dünyâya gelmekten maksat, ruhu kemâle erdirmek, kâmil insanı bulmaktır. İlmi burada bulamadınsa Çin’e kadar gideceksin. Bu husus­ta mazeret makbul değildir. Çünkü dünyâya gelmekten maksat budur. Benim evlâdım, ailem var, onlar ile meşgul olmam, onlar için çalışmam lâzımdır, da desen yine mazeretin makbul olamaz. Evlâdın ve ailen ol­duğu için yemek yemiyor musun? Şu halde ruhunun gıdası için de ça­lışman, onu aç bırakmaman lâzım. Taşı toprağı arayacağına insanı ara… İlmullâhı, kâmil insanı ara… Seyahatler edip hacca gidiyorsun. Git. Fakat yalnız taşı toprağı ziyarette kalma… İnsanı bulup onu tavaf et!”

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 549)

****************

Hocamız bir gün evvel Hırka-i Şerif Camiinde geçen bir hâdiseden bahsediyordu:

“Dün camide dolaşıyordum. Üç dört kadın gelerek Harem-i Şerif maketinin önünde durdular ve bana dönerek: Beyefendi bu nedir? de­diler. Hücre-i Saâdet’tir, Resûlullah Efendimizin kabirleridir, dedim. Kadınlar hayret ettiler, şevk ve tehalükle tavaf ve ziyaret ettiler. Dü­şündüm ve kendi kendime: Allah isterse onların bu ziyaretlerini Hi­caz’a kadar gitmiş gibi de kabul eder, dedim. Çünkü amel, niyetin için­de gizlidir.”

(Ken’an Rifâî, Sohbetler, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2000, s. 62)

 

The following two tabs change content below.

Ken'an Rifâî

Son Yazıları: Ken'an Rifâî (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın