Mesnevî’den…

“Gâibin cüz’î aklı uyandırmak yolundaki ısrarları hattâ tazyikleri olmasaydı, bu akıl, küllî aklı nereden bilecek, nasıl bulacak, onun esrârını ne diye düşünüp çözmeye çalışacaktı?
Bunun sebebi meydandadır: Deniz dalgaları nasıl birbirlerini iterek, üzerlerindeki batmaz bir cismi sâhile kadar iletirlerse; hakîkat deryasının dalgaları da, taşıdıkları büyük gerçeği, öylesine birbirlerini iterek bu âleme ulaştırır; cüz’î akıllarımıza bir mânâ ve hakikat aydınlığı halinde sunarlar.
Büyük gerçeklerin, insan vicdanlarında ışık ve insan dillerinde cümleler ve mısrâlar haline gelmesindeki sebep budur.
İşte ihtiyar çalgıcı için de hal, böyle oldu. Garip ihtiyar artık mânevî tecrübelerinin sonuna erişmiş, göreceğini görüp, öğreneceğini öğrenmişti. Bu yüzden artık fânî vücudundan kurtulmuş, perdelerin ötesini görmeye başlamış, hatta fenâ perdesini aşarak Allah’ta bâkî olma derecesine erişmişti.
O artık bütün dedikoduların üstüne yükselmişti. Söyleyecek sözü ve dinleyecek meçhûlü kalmamıştı. Sâdece bizim dilimizde onun böyle yarım bir kıssası kaldı.
Bu kıssanın bir sonu var mıdır? Şöyle söyleyeyim ki onun vardığı birlik âlemindeki lezzetleri tatmak ve birlik şarabından ve aşk bâdesinden içebilmek için bir can değil, olsa da binlerce can fedâ edebilsen.
Fuzulî’nin :
Bin cân olaydı kâş men-i dil-şikestede
Tâ her biriyle bir kez olaydım fedâ sana
deyişlerine uyabilsen.
Mana âleminde zevk ve sefâ sürmek için böyle canlar fedâ etmek gerekir. Mânâ avcılığına çıkan, can ormanında şâhin gibi olacak. Kazanacakmış, kaybedecekmiş, bunları düşünmeden avını elde etmek için, canını verecek. Cihânı aydınlatan güneş gibi canla oynayacak.
Güneş, cihâna nasıl hayat saçar, nur saçarsa ve her an kendi nurundan boşalan kâinâtı yine nuruyla doldurursa, sen de ey mânevî güneş! Hayat saç! Can ver! Bu köhne cihâna bir yenilik göster!
Sen canı o canların canı için fedâ et ki bu sefer hakîkî canı bulasın. Çünkü gayp âleminden durmaksızın akıp gelen bir can ırmağı vardır. Bu âleme ve bu âlemdeki insanlara akıl ve can akıtır.
Ve Allah, her zaman senin ona verdiğinden daha büyüğünü, daha güzelini ve daha ebedîsini vermeğe kudretlidir.
Gayp âleminden gelen canın sesini dinle… Duyabilirsen onun sana söylediği tek söz, ‘şu ten âleminden çık, kurtul!’ nidâsıdır.”

(Kenan Rifâî, Şerhli Mesnevî-i Şerif, Kubbealtı Neşriyâtı, İstanbul, 2013).

The following two tabs change content below.

Nefes Arşiv

Nefes Akademi; tasavvufî bilginin güvenilir kaynağı...
0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın