Yaşat ki Yaşasın
“(Ve o kullar): Rabbimiz! Bize gözümüzü aydınlatacak eşler ve zürriyetler bağışla
ve bizi takvâ sahiplerine önder kıl! derler. (Furkan, 74)
Son zamanlarda ismini modernleşme koyduğumuz iblis, sağdan soldan her bireyi kuşatmaya başlar oldu. Pompalanan hayat standardı içinde serbest bireyler, sorumluluklardan çok, kişinin bireysel mutluluğunu ön plana alan bencillik projesi, kapitale bakarak çocuk yapsak mı yapmasak mı kandırmacaları, kadın-erkek eşitliği komedisi, göze çarpanlardan. Hepsi aslında basit bireysel problemler gibi görülse de dinimizin kutsal saydığı aile kurumunu hedef almakta, bilmem farkında mıyız?
Önce büyük konaklarımızdan aldılar, kalbi gibi kendisi de küçük 100 metrekarelik kümeslere tıktılar. İki nesil üstümüzle beraber yaşayıp “çaktırmadan” edep öğrendiğimiz, büyüğümüz geldiğinde ayağa kalkmayı borç değil, onur bildiğimiz evlerimizden kopardılar. Külden cüz’e ayırdılar. Şimdi de cüz’ün cüz’üne ayırmaya çalışıyorlar. Odalar küçüldükçe insanların çoğu da küçüldü. Selâm bile zaman kaybı olarak görüldü. Masadan aile reisi kalkmadan kalkılmazken, ayakta su içmek bile sünnete aykırıyken bunlar unutuldu, aile bir masada bile toplanamaz hale geldi. Çünkü kapital, senin oturup soluklanmanı istemiyor. Edebini, kadim medeniyetini unutmanı, kendisinin bize biçtiği hayatı yaşamamızı istiyor. Biz öyle yaşayacağız ki o da yaşayacak.
İnsan küçüldükçe, kapital büyüyor. Ümmet küçüldü, aile küçüldü, bireyler küçüldü. Hepsi birbiriyle iç içe ve beraber nefes alırken aralarındaki bağlar kopartılmaya uğraşıldı, kopartıldı. Etkin medya kanallarındaki dizi ve filmlerine bakın. Aile bağlarına, aile edebine dair olgu var mı? Ne varsa gayrimeşrû. Hiç babasıyla beraber cemaat olmuş namaz kılan bir aile görüyor musunuz? Mâlûm içecek firmasının Ramazan reklâmlarında kullanmaktan çekindiği ezân-ı Muhammedî ile oruç açan bir Türk ailesi izlediniz mi hiç filmlerimizde? Evlenip helâl bir yuva kurmak “banal”, tek gecelik ilişkiler, “beraber” yaşamalar daha “mantıklı” görüldü. Anlayacağın okuyucu, aile diye bir şeyi kurabildiysen, en azından şu devirde bunu yaşıyorsan Allah’ına hamd et.
Böyle bir devirde nasıl “Müslümanca” yaşayacağız, aile kuracağız diye sorarsak, çâresiz değiliz çok şükür. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) eşsiz hayatından ne kapsak fayda! Allah’ın da buyurduğu gibi Allah’ın resûlünde bizim için pek çok güzel örnek vardır.
“Ey Ali, kızımı sana câriye olarak veriyorum, ama unutma sen de onun kölesisin.”
Şimdilerde tutturmuşlar, kadınlar erkekler eşittir lâkırdısı gidiyor. Ne eşitliği efendim; köle efendisiyle eşit olabilir mi? Senin baktığın dar pencereden bakacak olsam, biz erkekler sizlerin köleleriyiz. Siz sadece bize kadınlığınızla sorumluyken, başka bir sorumluluk yüklenmezken, zavallı erkekler sizlerin köleleri. Mutlu oldunuz mu sayın hümanist, feminist dostlar? Şıracı ve bozacılar. İslâm varken hümanizm, feminizm de neymiş, ondan da ayrı bir mevzu çıkar şüphesiz. Sırf bu hadisi öğrenen, hayatında uygulamaya çalışan aileler mutsuz olabilir mi? Kadın eziklik hisseder mi veya erkek hanımına yüksekten bakabilir mi? Zevcin zevcesine ve zevcenin zevcine yükümlülüğü işte ancak bu kadardır. Bunun üstüne yüklediğimiz bizim egomuz ve nefsimiz. Masa toplayıp kaldırmayı kendine yediremiyorsan, bunun Peygamber sünneti olduğunu hatırlarsak belki o pis egomuzu yener de uygularız belki en güzel cinsim!
“Müminlerin imanca en mükemmeli, ahlâkça en güzel olanı, aile fertlerine yumuşak davranandır.”
Her şeyin başı edep ya, hani işte o edebin ucundan azıcık nasiplensek bile faydalarını hayatımızın her alanında görüyoruz, çok şükür. İş hayatında, bir yere girerken çıkarken, evimizde, sokağımızda, yolda yürürken, insanlarla konuşurken vs… O edebin bir kuplesi de aile bireylerini aslında Allah’ın birer emâneti olarak görmek ve bu minvalde onlara muâmele etmek değil mi? Allah kendisi buyurmamış mı “Onlar emânetlerini gözetirler” diye? Biz eşlerimize ve çocuklarımıza böyle yaklaşırsak ve onlardan da aynı bu şekilde karşılık görürsek mutsuz bir aile olmamız mümkün olabilir mi? Kısacası Allah’ın herhangi bir emrine itaat edenin, bu doğrultuda hareket edenin mutsuz olması mümkün olabilir mi?
Sorumluluk çok büyük. Nedensiz yaratılmadık. Çocuklarımıza iyi birer baba ve anne olmak demek, onların da kendi çocuklarına iyi anneler veya babalar olmaları demek. Müslüman bir aile olmak demek, mahallemize örnek olmak demek, mahallenin Müslüman ailelerinin sayısının artması demek. Haneler aile olursa, hanelerden sokaklar, sokaklardan mahalleler, mahallelerden beldeler, beldelerden de belki ümmet… İşte o ümmet, senin ağzına bakıyor. Sen düzgün olacaksın ki o da düzelecek… Sen iyi bir aile kuracaksın, sünnete göre yaşayacaksın ki o ümmet de yaşayacak. Ne demiş büyük Şeyh?: “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” Sen kendini “yaşat”, öyle bir yaşat ki ailen yaşasın. Ailen yaşarsa, ümmet de yaşayacak. İnşaallah!
Selâm ve duâ ile…