İsrail’i nasıl biliriz?

İsrail’e kızabilmeyi çok isterdim fakat yapamıyorum. Çünkü bana kendimi hatırlatıyor.
Ben de tehdit altında olduğumu düşündüğüm zaman kendimi korumaya çalıştığımda başkaları için bir acıma duymuyorum. Bana zarar verildiğine, haklı olanın hep kendim olduğuna o kadar ikna oluyorum ki karşılık verebilmek için elimden geleni yapmaktan başka bir şey düşünemiyorum.
Belki benim füzelerim yok ama kelimelerim var. Belki insanları öldürmüyorum fakat şüphesiz kalplerini kırabiliyorum. Bir kalbin kutsal topraklardan ne farkı olabilir?
“Onlar” diye başlayan her cümlemde…
Bir grubu olumsuz bir sıfatla nitelediğimde…
Karşımdakinin hislerini hiç umursamadan sadece haklı çıkmak için bir tartışmaya giriştiğimde…
Gülümseyişim yerini çatık kaşlara ve anlayışlılığım yerini nefrete bıraktığında…
İsrail çirkin yüzüme bir ayna tutuyor.
Nefret bir bireyde ne ise bir millette de o değil midir?
Eğer Gazze halkı için gerçekten barışı istiyorsam nefret hissimden kurtulmam gerek. Herkesten, her şeyden ayrı bir “ben” olduğum fikrini kafamdan atmak zorundayım. Bunu yaptığım anda ne üzülürüm, ne de başkalarını üzme ihtiyacı duyarım. Sâmihâ Ayverdi’nin tavsiyesi bu değil mi? Kırılmadığım için kırmam.
Yüce Kur’an’da “Ey inananlar, içinizden bir topluluk, başka bir toplulukla alay etmesin, olabilir ki alay edilenler, öbürlerinden daha hayırlıdır” (Hucûrat, 11) buyuruluyor.
İsrail’i her yerişimizde biz daha mı iyiyiz diye düşünelim. Kalplerimizde yeşerteceğimiz barışın dünyayı da barışa götürecek anahtar olduğunu görmemiz için Allah hepimizin yardımcısı olsun.

 

The following two tabs change content below.

Râna

Son Yazıları: Râna (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın