Hoşgeldin Ramazan!

Kimi misafir vardır, gelişini kollarınızı açarak beklersiniz… Çocukluğumda Ramazan benim için böyle bir misafir değildi. O misafirin kıymetini anlayabilmem çok uzun zamanımı aldı.

 

New York’ta geçen çocukluğum boyunca müslüman olduğumuz için mahallemizde komşularımızdan ve dostlarımızdan soyutlanmış bir hayatımız vardı. Ramazan ayında bir kez daha onlardan olmadığımızın altı çiziliyordu. Sadece domuz yememek ve bira içmemekle kalmıyor, bu ayda gün boyunca yemek de yemiyorduk.

 

Ramazan, gelişini dört gözle beklediğim bir ay değildi. Ciddiyet ve matem gibi bir havada geçen karanlık bir aydı daha çok… Oruç ve uzun teravih namazları, sanki bayramı haketmek için katlanmamız gereken zorluklardı.

 

İftarların dahi bir câzibesi yoktu o zamanlar. Sadece “zamanı geldi!”, bir dua, ağıza atılan bir hurma… Bu ay hakkında hatırladığım tek eğlenceli taraf sahurlardı. Gecenin ortasında çatal-bıçak seslerine karışan fısıltılı konuşmalar çocuk merakımı uyandırdığı için geceleri kan uykumdan kalkmak bir zevk halini alırdı.

 

İstanbul’da bir yetişkin olarak yaşadığım hayat, bu misafirin kıymetini anlamam için ilk adım oldu. Yeni evlendiğimiz günlerde eşimin Ramazan’ın gelişinden duyduğu heyecanı hatırlıyorum. Bu mübârek ay hakkında karanlık intibâm üzerine ilk ışık huzmesi bu idi. Yavaş yavaş Ramazan’ın matem değil, bir bayram olduğunu anlamaya başladım. İnsanların sükûnetin tadına vardıkları, iştahtan halâs oldukları ve daha önce çok meşgul oldukları için vakit ayıramadıkları dostlarını ve akrabalarını görebildikleri bir zamandı bu ay.

 

Bir restoranda iftar vaktini beklerken, sağımda solumda ezanı bekleyen aileleri görünce tanımadığım bu insanlarla o an içinde olduğum birlik hissinin gözlerimi dolduracak kadar beni duygulandırdığını hatırlıyorum. Aynı masada oturmuş koca bir aile olmuştuk âdetâ.

 

Şimdilerde iki çocuk annesiyim ve yavrularım büyüdüklerinde dünyanın neresine giderlerse gitsinler, güzel anılarla doldurdukları Ramazanlarını gittikleri her yere kalplerinde götürebilsinler istiyorum. Bu ayda birlik ve beraberlik duygularını daha kuvvetli yaşamalarını, büyük bir şeyin parçaları olduklarını hissetmelerini istiyorum. Büyüklerinden gördükleri üzere, nefislerini kontrol edip istedikleri şeylerden ferâgat edebilerek kendileri ile iftihar etmelerini diliyorum. Kendilerine bahşedilen nimetlere şükredip başkaları için duâ etmelerini istiyorum. Fakat belki tüm bunlardan daha önemli olarak annelerinin ve babalarının bu misafirin gelişinin heyecanıyla kalplerinin parıldadığını, onun gelişini kollarını iki yana açarak beklediklerini hissetmelerini isterim. Âdetâ minâreler arasında gerilmiş o mahyalar gibi: Hoşgeldin Ramazan!

 

 

The following two tabs change content below.

Râna

Son Yazıları: Râna (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın