İslâmın Güleryüzü
Pekin’deyiz… Mao’nun kocaman heykelleri ve resimleri arasından Pekin Üniversitesi’ne uzanıyoruz. Onlarca yıl boyunca inanç hürriyeti elinden alınmış olan bir halk ile beraber “İslâm ve Kadim Çin Medeniyeti” başlıklı sempozyumun bir parçası olmaya geldik. Müslüman Çinliler’de bu etkinliğin yarattığı heyecan, bizim kalbimizdeki coşku ile kucaklaşıyor. Çinli Süleyman, yanımıza sokuluyor. Gözleri ışıl ışıl… “Ben” diyor, “Kenan Rifâî Kürsüsü kurulduğundan beri orada verilen bütün derslere girdim. İnşaallah ileride Mesnevî’yi Çince’ye çevirmek istiyorum.”
Pekin’deyiz… Ilık güneşli bir gün, Çin mimârîsinin estetik güzelliğini seyrederek üniversite içinde yürüyoruz. Adımlarımız günün mânâsını idrak edercesine enerjik, istekli. İlmi Çin’de bile olsa bulmamızı söyleyen o büyük peygamberin sevgisi, Nisan güneşine nispet edercesine sıcacık ısıtıyor bizi. Salon dolu. Türkiye’den bizimle gelen konuşmacılar, Türkçe, Çince, İngilizce simultane tercümeler, Çinli, İranlı, Amerikalı bilim adamları… Pekin Üniversitesi İslâm’ın güler yüzü ile pırıl pırıl parlıyor…
İslam tasavvufu ile Konfüçyüs öğretileri mukayese edilirken annem Meşkûre Sargut’un İslâmiyetten önce yaşamış kâmil insanlarla ilgili anlattıkları aklımda. Hocası Kenan Rifâî Hazretleri’nden öğrendiklerini bize büyük bir titizlikle, tekrar tekrar nakledip iyice aklımıza kazımış. Hazret’in ismi salonun her tarafından yankılanıyor. Bir kez daha her dâim huzurda olduğumuzu hatırlıyoruz… Ve Kendilerinin bir şiiri İngilizce olarak okunmaya başlıyor. Heyecan gözyaşı oluyor bu kez…
Hak suretidir âlem-i imkân ile âdem
Bundan güzeli nerde ki cennet’te mi sandın
Ner yer ne güzel menba-ı hüsn, insan güzeli
Sen de bu cemâli, huri gılmanda mı sandın
Her yerde, fakat ârifin kalbindedir Allah,
Yoksa sen onu arz u semâvâtta mı sandın
Dünyâ diyerek geçme sakın, burdadır her şey
Mîzân ü sırâtı mutlaka orda mı sandın
Cennet ü dûzah, gamm ü sürür, zulmet ile nûr
Yaptıklarının gölgesi, hâriçte mi sandın
Bilgin sana kıymet, talebin neyse osun sen
İnsanlığı sâde yiyip içmekte mi sandın
Hâlin ne ise müşteri sen oldun o hâle
Noksânı meğer adl-i ilâhîde mi sandın
Fikrim bu benim, virdim ise her lahzada âh
Sen âh-ı ateş-sûzumu beyhude mi sandın
Yeniler her âh ile Ken’ân ahd-i elesti
Âhım acaba nefha-yı hâbîde mi sandın
Bir Çinli profesör Arap harfleri ile yazılan Çince Arapça ve Farsça karışımı bir dilden bahsediyor. Buna bir örnek olarak o dilde yazılmış Fâtiha Sûresi’ni ekranlara yansıtıyor. Pekin Üniversitesi’nde Fâtiha okunuyor. Şükür, şükür, şükür…
Pekin’deyiz…
Kenan Rifâî Hazretleri’nin himmeti ile gönüller aydınlanıyor. Kendi vücudumuzun içindeki Çin’e ulaşabilmeyi diliyoruz.
Asuman Sargut Kulaksız
Son Yazıları: Asuman Sargut Kulaksız (Profiline git)
- İslâmın Güleryüzü - 8 Ağustos 2015
- Şükürler Olsun… - 8 Temmuz 2014
- Fatma Anamıza - 10 Aralık 2013
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!