İnsan Olma Sanatı

Bu ayki konunun “Sâmiha Ayverdi’nin sanat anlayışı” olduğunu öğrendiğimde birkaç saniye duraksayıp kendime sordum: Bununla ilgili bir yazı kaleme alabilir miyim? Fakat duraksamam kısa sürdü. Zira kendileri bir sanat eseri idi, yani ondan zuhur eden aşk, ilim, irfan, sanat, bütün güzellikler aslında ilâhî ruhun eseriydi… Bu vesileyle de uzaktan, yakından nice gönül Sâmiha Anne’ye hayran olup ondan istifade etmişti.

Kendilerinin bize hep örnek olup tebliğ etmesi gibi, bizden istenen de vücudumuzdaki güzellikleri ortaya çıkarmamız, yani “insan olma sanatı”nı öğrenmemiz değil miydi? Üstelik Cenâb-ı Hak bize bu sanatı her haliyle gösterecek eserler, yani örnek insanlar göndermişti. Ken’an Rifâî Hazretleri’nin “Sohbetler” adlı eserinde bu konuyla ilgili olduğunu düşündüğüm bir bölümü özetle paylaşmak istiyorum:

Gramofonda Tambûrî Cemil Bey’in bir taksimi çalmaktadır. Kendileri, Münîre Hanım’a şöyle sorarlar: “Tambur nelerden ibarettir?” Münîre Hanım, “Tellerden ve tahtadan!” diye cevap verir. Bunun üzerine Kendileri şöyle sual ederler: “Ya bu ses nereden çıkıyor?” Münîre Hanım “Tellerden Efendim.” der. Sonra Kendileri “Peki bu sesleri ve ahengi bu tellerden çıkaran nedir?” diye sorunca Münîre Hanım da “İnsandır.” diye cevap verir. Ardından Kendileri îzah ederler: İnsan, cansız denilen -hakikatte cansız olmayan- bağırsak veya maden parçasından, yani tellerden bu mest edici nağmeleri çıkartabilmektedir ve bunu yapabilen insanoğlu kendi vücudundan kim bilir neler çıkartabilirdi? Çünkü onda kendi vücudu tamburunu çalarak etrafını faydalandırabilecek kabiliyet vardı.

Sonra şöyle devam ederler: Tambûrî Cemil Bey’in eserleri, şimdiki gibi, yıllar sonra da arzuyla aranacaktır ve böyle eserlerin hiçbir zaman bitpazarına düşmemesi gibi hakikate yol gösteren kimselerin eserleri de ölmemektedir. Bununla birlikte bu âhenkteki tesirin etkisi de sanattaki aşktandır: “Kaynağı aşk olan sanat, evvela sanatkâra tesir eder, oradan da karşısındakilere sirâyet eder. Fakat şunu da söylemek lazım ki bir kimsede bu aşka ne derece istidat olursa olsun, yine de sanatı kazanmak için çalışması şarttır. Bir sanatkâr, sazına hâkim olabilmek için en az yirmi sene çalışmaya mecburdur. Bir tahta parçasının üzerine bunca yıl emek sarf etmeyi çok görmüyoruz da vücudumuz kemanını veya tamburunu söyletmek için bu yirmi otuz seneyi neden fazla buluyoruz?”

Emin Işık Hoca’nın çok sevdiğim bir sözü bu yolun, “insan olma sanatı”nın formülünü açıkça gösteriyor aslında: “Muhabbet, bütün tercihlerin sevgiliden yana yapılmasını gerektirir.” İşte Ken’an Rifâî Hazretleri, Sâmiha Anne ve diğer büyüklerimiz, Cenâb-ı Hakk’a âşık olup iradelerini O’na teslim ettikleri için, yani bütün tercihlerini O’dan yana yaptıkları için bu yolda bir eser oldular. Tebliğ ettiklerini halleriyle de gösterdikleri için Müslüman, Hristiyan, herkese örnek olup tesir ettiler.

Biz bu yolda kaç sene sebat etmeliyiz, bize verilen kabiliyet ne kadar bilinmez ama formül de örnekler de hepimize açıkça gösterilmiş: Yaradan’ın bizden tek istediği, yüzümüzü sadece O’na çevirmemiz… Dolayısıyla çok geç olmadan bir yerden başlayıp ruhumuzu da vücudumuzu da bu yolda hizmetkâr kılmalıyız. Cenâb-ı Hak, yolumuzu kolaylaştırsın, hep lutfuyla muamele etsin inşallah…

 

The following two tabs change content below.

Mehveş

Son Yazıları: Mehveş (Profiline git)

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir Yorum Yazın