Yazılar

18. “Dost” İslam’a Hizmet Ödülleri sahiplerini buluyor…

“Hz. Peygamber ve Şehir Tasavvuru” başlıklı 18. DOST İslâm’a Hizmet Ödülleri takdim töreni 18 Ekim Pazartesi günü ONLINE olarak gerçekleştirilecektir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in (s.a.s.) doğumunun yıldönümünü ve herkesi tevhid bayrağı altında toplayan sevgisini idrak etmek gayesiyle her yıl verilmekte olan “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülleri”  18 Ekim Pazartesi günü ONLINE olarak gerçekleştirilecek olan törenle sahiplerini bulacak.

“Hz. Peygamber ve Şehir Tasavvuru” başlığı ile düzenlenecek gecede takdim edilecek 18. “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülleri, Türkiye’den Sadettin Ökten’e  ve yurt dışından Seyyid Hüseyin Nasr’a veriliyor.

ÖDÜL TÖRENİ TARİHİ:  18 Ekim Pazartesi, Saat: 20:00

CANLI YAYIN: https://kerimvakfi.org/vakfin-calismasi/18-dost-islama-hizmet-odulleri/

Gecenin Sponsorları: Nefes Yayıncılık ve Tuti Kitap  

Katılım, herkese açık ve ücretsizdir.

***18. DOST – İslâm’a Hizmet Ödülleri Takdim Gecesi canlı yayını, Nefes Yayınevi A.Ş. tarafından gerçekleştirilmektedir.

17. “Dost” İslam’a Hizmet Ödülleri sahiplerini buluyor…

“Fetih” başlıklı 17. DOST İslâm’a Hizmet Ödülleri takdim töreni 08 Kasım Pazar günü ONLINE olarak gerçekleştirilecektir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in (s.a.s.) doğumunun yıldönümünü ve herkesi tevhid bayrağı altında toplayan sevgisini idrak etmek gayesiyle her yıl verilmekte olan “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülleri”  08 Kasım Pazar günü ONLINE olarak gerçekleştirilecek olan törenle sahiplerini bulacak.

“Fetih” başlığı ile düzenlenecek gecede takdim edilecek 17. “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülleri, Türkiye’den Haluk Dursun’a  ve yurt dışından Suad el-Hakîm’e veriliyor.

ÖDÜL TÖRENİ TARİHİ:  08 Kasım 2020 Pazar, Saat: 20:00

CANLI YAYIN: https://kerimvakfi.org/vakfin-calismasi/17-dost-islama-hizmet-odulleri/

Gecenin Sponsorları: Nefes Yayıncılık ve Tuti Kitap  

Katılım, herkese açık ve ücretsizdir.

***17. DOST – İslâm’a Hizmet Ödülleri Takdim Gecesi canlı yayını, Nefes Yayınevi A.Ş. tarafından gerçekleştirilmektedir.

“Ahlâk-ı Muhammedî” Başlıklı 16. DOST İslâm’a Hizmet Ödülleri Takdimi Töreni

“Ahlâk-ı Muhammedî” başlıklı 16. DOST İslâm’a Hizmet Ödülleri takdim töreni 24 Kasım Pazar günü İstanbul’da gerçekleştirilecektir.

Âlemlere rahmet olarak gönderilen Hz. Muhammed’in (s.a.s.) doğumunun yıldönümünü ve herkesi tevhid bayrağı altında toplayan sevgisini idrak etmek gayesiyle her yıl verilmekte olan “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülleri”  24 Kasım Pazar günü Haliç Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilecek olan törenle sahiplerini bulacak.

“Ahlâk-ı Muhammedî” başlığı ile düzenlenecek gecede takdim edilecek 16. “DOST” İslâm’a Hizmet Ödülleri, Türkiye’den Emin Işık‘a ve yurt dışından Michel Chodkiewicz‘e veriliyor.

ÖDÜL TÖRENİ TARİHİ:   24 Kasım 2019, Pazar, Saat: 19:00

ÖDÜL TÖRENİ YERİ:        Haliç Kongre Merkezi, Sadabad Salonu

Gecenin Sponsorları: Nefes Yayıncılık ve Tuti Kitap  

Katılım, herkese açık ve ücretsizdir.

Kerim Vakfı sitesinden canlı olarak izleyebilirsiniz. CANLI YAYIN için tıklayınız.

***16. DOST – İslâm’a Hizmet Ödülleri Takdim Gecesi canlı yayını, Nefes Yayınevi A.Ş. tarafından gerçekleştirilmektedir.

HİZMETLE YANAN ÇERAĞ

 

İnsan ya başkalarının kusurlarıyla ya da kendi süsü püsü ile uğraşmaya meyillidir. Gözünü dışarıya dikip kendi kusurlarını görmemek için elinden geleni yapar. Birçoğumuz bu halde iken, Kars’ın mânevî sultanlarından olan Ebu’l-Hasan Harakānî Hazretleri (v. 1033) de vaktini ve enerjisini halka hizmet ile geçirmiş bir âriftir. Bütün büyük üstadlar gibi Hz. Harakānî’nin örnek hayatı, sözleri ve mânevî tasarrufu bugünümüze ışık tutup bize yol göstermektedir.

Feridüddin Attar’ın eserinde onun hayatını ve yaşayışını özetleyen bir sözü şöyledir: “Âlim sabah kalkar ilmini arttırmak için çabalar; zâhid de zühdünü arttırmak ister; Ebu’l-Hasan ise bir kardeşin gönlüne yücelik ulaştırma derdindedir.” Bu söz bize ârifin hayatını da özetler niteliktedir. Böylece âlim, zâhid ve ârif arasındaki fark da ortaya çıkmaktadır. Buna göre, âlim daha çok ilmi ile, zâhid ise daha çok ibâdet ile uğraşır. İkisi de aslında kendi nefsini düşünmektedir. Âlim daha çok bilince Allah’a yaklaşacağını umar, zâhid ise daha çok ibâdet ile Allah’ı bulacağını zanneder. Oysa Hz. Harakānî, Allah’ı bulma ve O’na kavuşma yolunun halka hizmet olduğunu söyler. Tabiî ki ilmi ve ibâdeti küçümsemez; her ikisi de gereklidir. Fakat Harakānî’nin önceliği halka yardım etmek ve bu vesile ile kendi nefsinden önce başkasını düşünmektir.

Menkıbelerinden ve hakkında yazılanlardan öğrendiğimiz kadarıyla Harakānî her şeye hizmet etmiştir. Onun için ırk veya din önemli değildir. Harakānî’nin sadece insanlara değil, yaradılmış her şeye hudutsuz bir hizmet aşkı vardır. Bunu şu söz ile ifade etmektedir: “Her kim bu dergâha gelirse ekmeğini verin ve dinini ve inancını sormayın; zirâ Ulu Allah’ın dergâhında ruh taşımaya lâyık olan herkes, elbette Ebu’l-Hasan’ın sofrasında ekmek yemeye de lâyıktır.” Ebu’l-Hasan bu yüce gönlü ile halka hizmet etmiş, böylece Hakk’a erişmiş ve O’nda yok olmuştur. Kısacası bu husus tasavvufun öğretilerinden biri olan Hakk’a hizmetin halka hizmet olduğu hususuna işaret etmektedir.

Bin yıl önce Anadolu’yu mayalayan Ebu’l-Hasan Harakānî bugün de bize o gün yaktığı çerağ ile seslenir ve Allah’a ulaşmak için hizmetin önemini hatırlatır. Kendi nefsimizle uğraşıp kibrimizi veya aşağılık kompleksimizi parlatıp cilâlamak yerine, kendimizden önce başkasını düşünüp ruhumuzu parlatıp cilâlamamızı söyler.

Uluslararası “Fütüvvet Sultânı Ebu’l-Hasan Harakanî” Sempozyumu – TAG (2019)

TASAVVUF ARAŞTIRMALARI GÜNLERİ (TAG) 2019 

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından her yıl düzenlenmekte olan Tasavvuf Araştırmaları Günleri (TAG) 27-28 Nisan 2019 tarihlerinde gerçekleştirilecek. TAG bu sene Uluslararası “Fütüvvet Sultânı Ebu’l-Hasan Harakanî” Sempozyumuna ev sahipliği yapacak. Aynı zamanda TAG kapsamında Enstitüde yürütülmekte olan lisansüstü çalışmaların konu edileceği “Tasavvuf Araştırmaları Tez Atölyesi” başlıklı bir yan etkinlik yer alıyor.

 

ULUSLARARASI “FÜTÜVVET SULTÂNI EBU’L-HASAN HARAKANΔ SEMPOZYUMU

27-28 NİSAN 2019

 “Ya ilahi! Senin ve Resulün bendesi, halkının hizmetkârıyım, her kim bu kapıya gelirse ekmeğini verin, inancını sormayın. Zira Allah katında ruh taşıyan herkes Ebu’l- Hasan’ın sofrasından ekmek yemeğe layıktır.”

Ebu’l-Hasan Harakanî

Uluslararası “Fütüvvet Sultânı Ebu’l-Hasan Harakanî” Sempozyumu Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Seyyid Ebu’l Hasan Harakanî Vakfı, Kerim Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı ve TÜRKKAD Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi tarafından ortaklaşa olarak düzenlenmektedir. Nisan ayında Üsküdar Üniversitesinde gerçekleştirilecek olan sempozyumda 7 farklı ülkeden 30 davetli bildiri yer alacaktır. Türkiye dışından 11 bildirinin sunulacağı sempozyum iki gün süresince 9 oturumla gerçekleştirilecektir.

Sempozyum halka açık ve ücretsizdir. Sempozyuma katılarak takip etmek için herhangi bir ön kayda ve davetiyeye gerek bulunmamaktadır. Tüm oturumlar Üsküdar Üniversitesi Televizyonundan ve Kerim Vakfı web sayfasından canlı olarak yayınlanacaktır.

BİLİM KURULU

Ahmet Turan Aslan, Prof. Dr.
Alan Godlas, Doç. Dr.
Cangüzel Güner Zülfikar, Dr. Öğr. Üyesi
Cemil Aydın, Prof. Dr.
Emine Yeniterzi, Prof. Dr.
Halil Baltacı, Doç. Dr.
İurii Averianov, Prof. Dr.
Mahmud Erol Kılıç, Prof. Dr.
Mustafa Kara, Prof. Dr.
Mustafa Tahralı, Prof. Dr.
Nazif Shahrani, Prof. Dr.
Omid Safi, Prof. Dr.
Süleyman Uludağ, Prof. Dr.
William Chittick, Prof. Dr

KONUŞMACILAR

Ahmet Taşğın, Prof. Dr.
Alan Godlas, Doç. Dr.
Alcan Cafer Mustafa
Arzu Eylül Yalçınkaya
Barbaros Ceylan
Bilal Gök, Doç. Dr.
Cangüzel Güner Zülfikar, Dr. Öğr. Üyesi
Cemâlnur Sargut
Emine Yeniterzi, Prof. Dr.
Haji Syed Salman Chishty
Halil Baltacı, Doç. Dr.
Hatice Dilek Güldütuna, Dr. Öğr. Üyesi
İsa Yüceer, Prof. Dr.
İurii Averianov, Doç. Dr.
Kabir Helminski
Laila Halifa, Dr.
Mim Kemal Öke, Prof. Dr.
Muhammed Bedirhan, Dr. Öğr. Üyesi
Namıq Musalı, Doç. Dr.
Nazif Mohib Shahrani, Prof. Dr.
Niyazi Beki, Prof. Dr.
Omid Safi, Prof. Dr.
Oya İklil Selçuk, Doç. Dr.
Sadık Yalsızuçanlar
Sadık Ziya Yemni
Süleyman Uludağ, Prof. Dr.
Timuçin Çevikoğlu, Dr.
Velin Belev, Dr.
Veysel Bayram
Yavuz Selim Uzgur

DÜZENLEME KURULU

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü

Seyyid Ebu’l Hasan Harakanî Vakfı

Kerim Eğitim Kültür ve Sağlık Vakfı

TÜRKKAD Türk Kadınları Kültür Derneği İstanbul Şubesi

NEFES Yayınevi A.Ş.

SEMPOZYUM SEKRETARYASI

Hülya Deliktaş

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü Sekreteri

harakani.sempozyumu@uskudar.edu.tr

 Sempozyum internet üzerinden canlı olarak izlenebilecektir.

Tarih: 27-28 Nisan 2019

Yer: Üsküdar Üniversitesi, Nermin Tarhan Salonu

Canlı Yayın: https://kerimvakfi.org/vakfin-calismasi/uluslararasi-futuvvet-sultani-ebul-hasan-harakani-sempozyumu/

“Tasavvuf Araştırmaları Tez Atölyesi” Yan Etkinlik 

TAG kapsamında bu yıl Enstitü bünyesinde bilimsel çalışmaları teşvik etmek ve tez çalışmalarına ivme kazandırmak gayesiyle “Tasavvuf Araştırmaları Tez Atölyesi” başlığı altında, 4 oturumdan oluşan bir yan etkinlik gerçekleştirilecektir. Tez Atölyesi oturumları önümüzdeki günlerde duyurulacaktır.

http://tasavvuf.uskudar.edu.tr/tr/duyuru/247/tasavvuf-arastirmalari-gunleri-2019-tag-yan-etkinlik-duyurusu

tag@uskudar.edu.tr

Üsküdar Üniversitesi Merkez Yerleşke Kuleli Salonu

**Sempozyum canlı yayını, Nefes Yayınevi A. Ş. ve Üsküdar Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmektedir.

https://kerimvakfi.org/vakfin-calismasi/uluslararasi-futuvvet-sultani-ebul-hasan-harakani-sempozyumu/

http://harakanivakfi.com.tr/

http://tasavvuf.uskudar.edu.tr/tr/duyuru/257/uluslararasi-futuvvet-sultni-ebul-hasan-harakan-sempozyumu-programi-aciklandi

Meşkûre Sargut Hâtırasına

Efendim, Allah hepinizden râzı olsun.

Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü’nün misyonu, Meşkûre Sargut’un 86 yıllık ömründe, hayal ettiği bir hakikati gerçekleştirdi. Farklılıkların bir araya gelişi, aslında farklılıkların olmayışı ve her yolun Allah’a giden bir yol olduğu ve gideceğimiz yerin bir olduğu mânâsını öğretti annem bize. Tasavvufun global bir lisan olduğunu, bütün ülkeleri, bütün dinleri, bütün yolları, bütün mezhep ve meşrepleri birleştiren yegâne yol olduğunu öğretti Hocam Ken’an Rifâî bize. Ve bu yolda en büyük çalışmayı -ben böyle diyorum, affınızı niyaz ediyorum ama- devrimci olduğuna inandığım -Peygamber’in de böyle olduğuna inanıyorum ben- bir hanımefendi yaptı: Sâmiha Ayverdi.

Kendisi bir kalıp içine girmeden, bir şekil oluşturmadan Allah yolunun inceliklerini mürid-mürşid ilişkisi içinde, gerek kitaplarıyla, gerek hayatıyla, gerek yaşantısıyla, her şekilde peygamber ahlâkıyla, yaşayan Kur’an olarak bize öğretti. Bu yolda, önemli olanın insan olmak, merd makamına ermek olduğunu, cinsiyetlerin önemi olmadığını bize öğretti. Bu, biz kadınlara ümit verdi. Yani bizim mutmainne mertebesine erebileceğimiz müjdesini verdi. Kendi hakikati ile bunu gösterdi.

Yaşantısıyla örnek bir anne ile yetiştik biz. Hayatımızda bir tek gün, annemi mutsuz ve huzursuz görmedik. Her hâdiseden memnun olma sanatını mürşidinden öğrenmişti. Şikâyet yok, dâima memnuniyet, şükür ve hamd vardı. Âfiyet için dua ederdi. Çocuklarımız burada iki sene master yapıyorlar, bazen üç seneye uzuyor bazen dört seneye uzuyor. Tasavvuf masterı yapıyorlar. Ama biz 86 yıllık ömründe, burada öğrenilenlerin hepsinin nasıl yaşandığını annemin hayatından öğrendik. Kendisi, Hocası Sâmiha Ayverdi için “Biz aynı mânâ yastığına baş koyan iki dostuz, mürid-mürşidiz.” derdi. Hocasının bayrağını ömrü boyunca taşıdı, “benim hocam Sâmiha Ayverdi” derdi. Başta Ken’an Rifâî Hazretleri, fakat bugün onun bayrağını Sâmiha Ayverdi taşıyor, derdi. Bize mürşid sevgisini öğretti. Mürşidin bir varlık olmadığını, ondan Allah’ın tecelli ettiğini öğretti. Ondan öğretenin, Kur’an ve Peygamber olduğunu gösterdi. Biz de bunu ömrünün her saniyesinde, Sâmiha Anne’nin şahsında gördük ve şâhit olduk.

Bugün hem annemi hem de onun mübârek hocasını anmanın zevkiyle ben mestim. Ben iman ediyorum ki, bir büyük, kendisi için konuşacakları, kendisi seçiyor. Bu yüzden, gelen ve bütün onun için konuşacaklara teşekkür ediyorum. Allah razı olsun, bu günler bakın ne kadar güzel birliklere sebebiyet veriyor. Büyük sultanlar teşrif ediyorlar. Onların hakikatlerinde çocuklar, öğrendikleri şeylerin nasıl tevâzuyla yaşandığını görüyorlar. Kendileri makam olarak çok yüksekken, burada bu tevâzuyla, bu edeple bize öğrendiklerinin yaşama şeklini gösteriyorlar. İşte böyle mürşidlerle yaşamanın verdiği zevkiyle, biz iki kardeş, bugünün hazırlanmasından çok mutlu olduğumuzu ve her sene bugünde annemin adı altında bir mübâreğin, bir başka yolun ama aynı mânânın yolcusunun anılacağının müjdesini size vermek istiyoruz.

Bütün gelenlere teşekkürler ediyoruz. Bu kalabalığı görmek de çok zevk. Ayrıca iki tane güzel haberimiz var. Birincisi, annem ile ilgili master yapan İlahe Hanım’a teşekkür ediyoruz. Hârikulâde bir tez hazırladı. Böylece annem burada bir program içinde master tezi olarak hazırlanıyor. Kitabı da basılacak inşallah. İkincisi, eğer Allah lûtfederse, 2020 Nisan’ında, Harvard Üniversitesi’nde bir Kenan er-Rifâî Sempozyumu yapılarak -üniversite talep etti- iki günlük bir çalışmayla hocamızın mânâsında, tasavvufun bütün dünyaya tesir eden, ne kadar önemli bir lisan olduğu birkaç panelle –iki gün sürecek- anılacak. Bu da bir mânâ olarak bize lûtuf olarak gelecek. İnşallah Allah sevgililerini dünyanın her yerinde anmayı ve İslâm Tasavvufunun güzelliğini, birleştiriciliğini, hoşgörüsünü, sevgisini, insanları ötekileştirmeden, “ötedeki teki” hâline getirişini, hep birlikte analım, sevelim sevilelim ve bu dünyadan zevk alalım.

Son olarak, Kenan Rifâî Hazretleri’nin yeni basılan kitabı Tuhfe-i Ken’an’dan bir cümle okumak istiyorum. Açtığım zaman bana gelen bir cümle: “Hastalık, mümine tesir etmez. Mümininin en güzel duâsı kendi için âfiyet dilemesidir.”

Allah hepimize maddî-manevî âfiyet versin inşallah. Teşekkürler ediyorum.

 

Not: 10 Şubat 2019 tarihinde Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü tarafından Kerim Vakfı ve Türk Kadınları Kültür Derneği ile ortaklaşa olarak düzenlenen “Meşkûre Sargut Hâtırasına” Programı’nın “Sâmiha Ayverdi Paneli”nden önce yapılan açış konuşmasıdır.

“Meşkûre Sargut Hatırasına” Programı 2. Bölüm – Vefatının 20. Yılında Safer Efendi

“Meşkûre Sargut Hatırasına” Programı 10 Şubat 2019 Pazar

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Kerim Vakfı ve Türk Kadınları Kültür Derneği ile ortaklaşa olarak, 10 Şubat 2019 Pazar günü “Meşkûre Sargut Hatırasına” başlıklı program kapsamında Sâmiha Ayverdi konulu Panel ve Vefatının 20. Yılında Safer Efendi konulu anma programını düzenleyecektir.

Programın ikinci bölümü Vefatının 20. Yılında Safer Efendi başlığını taşıyor. Program saat 14.00’te Tuğrul İnançer tarafından yapılacak olan Safer Efendi konulu konuşma ile başlayacak, ardından Safer Efendi anısına Sami Özer tarafından hazırlanmış olan konser gerçekleştirilecek.

II. Bölüm

Vefatının 20. Yılında Safer Efendi 

10 Şubat 2019 Pazar

14.00-16.00

14.00 – 14.30    Konuşmacı 

Tuğrul İnançer

14.30 – 16.00    KONSER

Sami Özer

Sempozyum internet üzerinden canlı olarak izlenebilecektir.

Tarih: 10 Şubat 2019

Saat: 09.40 – 16.00

Yer: Üsküdar Üniversitesi, Nermin Tarhan Salonu

**Sempozyum canlı yayını, Nefes Yayınevi A. Ş. ve Üsküdar Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmektedir.

“MEŞKÛRE SARGUT HATIRASINA” PROGRAMI 2.BÖLÜM – VEFATININ 20. YILINDA SAFER EFENDİ

“Meşkûre Sargut Hatırasına” Programı 1. Bölüm – Sâmiha Ayverdi Paneli

“Meşkûre Sargut Hatırasına” Programı 10 Şubat 2019 Pazar

Üsküdar Üniversitesi Tasavvuf Araştırmaları Enstitüsü, Kerim Vakfı ve Türk Kadınları Kültür Derneği ile ortaklaşa olarak, 10 Şubat 2019 Pazar günü “Meşkûre Sargut Hatırasına” başlıklı program kapsamında Sâmiha Ayverdi konulu Panel ve Vefatının 20. Yılında Safer Efendi konulu anma programını düzenleyecektir.

Programın, öğleden önce yapılacak olan birinci bölümünde Sâmiha Ayverdi Paneli yer alıyor. Panel saat 09.30’da başlayacak. Prof. Dr. Emine Yeniterzi yönetimindeki panelin konuşmacıları Doç. Dr. Zeyneb Çağlıyan İçener, Sadık Yalsızuçanlar ve İnci Palsay.

 1. Bölüm

Sâmiha Ayverdi Paneli

10 Şubat 2019 Pazar / 09.30-12.00

09.30 – 10.00      Açılış Konuşmaları

10.00 -12.00       Panel

Moderatör

Emine Yeniterzi

Konuşmacılar

Zeyneb Çağlıyan İçener

Sadık Yalsızuçanlar

İnci Palsay

Sempozyum internet üzerinden canlı olarak izlenebilecektir.

Tarih: 10 Şubat 2018

Saat: 09.40 – 16.00

Yer: Üsküdar Üniversitesi, Nermin Tarhan Salonu

**Sempozyum canlı yayını, Nefes Yayınevi A. Ş. ve Üsküdar Üniversitesi tarafından gerçekleştirilmektedir.

“MEŞKÛRE SARGUT HATIRASINA” PROGRAMI 1.BÖLÜM – SÂMİHA AYVERDİ PANELİ

 

Hepimizin Hikâyesi

Bir varmış bir yokmuş… Ezel âleminden bir isim bir cisim giyip bu âleme gelmiş. Gelmiş de daha ilk andan itibaren arzularının ve isteklerinin esiri olmuş. Yemek yemek, oynamak istemiş, canı o an ne istiyorsa ağlayarak ve bağırarak arzularının gerçekleşmesi için uğraşmış. Gel zaman git zaman, bu cisim büyümüş, arzuları hiç bitmemiş, hep istemiş, aldıkça kendini özgür sanmış. Kaybettikçe kendini esir addetmiş. İşte bu hikâye aslında dünyanın hikayesi imiş. Bu hikâyenin bazı karakterleri şanslı imiş. Bu şanslılar, bu dünyada kaybolmuş olduğunu, maksadını unuttuğunu hatırlatacak olan bir bilge ile karşılaşanlarmış.

Bilge, tıpkı bir rehber gibi kaybolmuşlara yol gösterirmiş. Bilge, yol gösterir ve bu yolun inceliklerini anlatırmış. Kaybolmuşların asıl maksadı, önündeki yolları en kısa yoldan geçip geldiği yere gitmekmiş.  Bilge dermiş ki, “Bu âlemde mutlu ve huzurlu mu olmak istiyorsun? O zaman hâdiselerden memnun olma sanatına eriş ve hizmet et.”

Sadece iki şey mi? Başına gelenden memnun ol, kabullen ve hizmet et! Aslında çok kolay gibi görünen bu iki şey, uygulamaya çalıştıkça pek de kolay değil sanki.  

Bilge, “Bazen hizmet birine gülümsemektir. Öyle ya, Peygamberimiz gülümsemek sadakadır der.” demişti.

Bilge ile karşılaşan bazıları bu sözü kāle almamış, bazıları biraz uygulamış ve bir işe yarayıp yaramadığını göremeden çekip gitmiş, kimileri kendinde bir fark görünce “ben oldum” deyip kendi yoluna gitmiş. Son kalanlar da, öğrettiklerini tam uygulayamasa bile onun gösterdiği yoldan gayret ile gitmiş. Nice vadiler geçmiş, nice dağlar aşmışlar… Yolun sonunda maksat hâsıl olmuş, geldikleri yere sağ sâlim kavuşmuşlar. Ama bu sırra ancak onunla sonuna kadar gidenler erişmiş.

Bu kıssadan bize düşen hisse, hâlinden memnun ol, kabullen, affet. Affetmenin en güzel yolu başkaları için bir şey yapmakmış. Henüz yapamıyorsan bile vıdıvıdı yapma, gayret et, bilgeyi dinle, çünkü o, bu yolu kimbilir kaç kere aştı ve kaç cismi hakikatine kavuşturdu.  

Son Perde

Bir dervişin gidişine tanık oldum. Bu mekândan nasıl gidilir, öğretti bana. “Hâl etmek ne ola ki?” derdim. Anladım… “Kanserle savaşıyor” diye düşünürdüm hep. Gidişinin ardından idrak ettim ki, savaş değil danstı yaptığı eylem. Tıpkı semâ gibi… Gelen misafirinin etrafında dönerek uyumla, zarâfetle, Rabbinin mûsıkîsi ile uyumlu bir ibâdetti deneyimini taşıyışı. Olanı sevgiyle kabul edip bu üç boyutlu fânî dünyada üstüne düşen rolü oynayarak savaşır”mış” gibi yapıp aslında Sevgili’den geleni sevgiyle bağrına basarak gülümsemiş etrafa.

Bu bedende evlâdı olarak seyrettiğim onun filminin ardından, “Sevgili’ye en doğru şekliyle gitmek için geldik sanırım” diye düşündüm. Seyahatin tamamı elbette önemliydi, ama her filmin son sahnesi, her kitabın son örgüsü değil miydi gönlümüzde taht kuran? O zaman bizim seyahatimizin kapanışı Sevgili’ye yaraşır olmalı ki, bu yolculuğun bir mânâsı olsundu… Bütün mevzû, O’na, gülümseyerek, hasretle, dansla, düğünle, semâ ile gitmekti. Galiba bu son sahneye bizi hazırlayan, yolculuğun bütünü. Her an eyvallah bilincinde, her an O’nunla hâl-hamur olmadan o güzel kapanış çok imkân dahilinde görünmüyor. İlmek ilmek son sahnemizi örüyoruz yol boyunca. Her adımı, her anı idrâkle bilerek, hissederek geçirmek gerekiyor. Burada daha mühim bir düğüm çıkıyor önümüze… Böyle bir gücümüz var mı? Bilmem, bilemem…

Biz ilmek ilmek örebilir miyiz? Yoksa sadece Sevgili’nin ezelde ördüğü ilmekleri saymaya mı geldik? O zaman da, bari gayrette yakalasın Sevgili diyerek hiç değilse istikametimizi O’na çevirmek lazım galiba. Varsa ezel nasibimizde idrak etme lûtfu, son sahnede gül açar belki diyerek, bir gayretle gübresini suyunu vermek lazım tohumun. O tohum ruh ise, gübresiyle suyu aşk, sabır ve özlemle yüzümüzü hep Sevgili’ye dönmek olsa gerek…

Tam anlamıyla sırrı idrâk edemesem de, perdenin arasından sızan bir damladan hissettiğim şu ki: Yolculuğun kendisi keyifli olan; ama hâl ehli isek, uyanık isek, mürşidimizin ayak izlerinden gidebiliyor isek… Hâlâ en mühim sahnenin buluşma anı olduğunu düşünüyorum. O ana da, bizi yolculuğun kendisi hazırlıyor. Velhasıl kelâm, yolculuğu da hazırlayan O olduğuna göre, ezelden ebede gidişimizin pazarlığını yapıp “Belî! ” demişiz her şeye.

Şimdi seyredip âlemi, seyahatin idrâkle keyfini çıkarıp, her dâim O’nunla hâl-hamur olmaktan başka yapacak bir şey yok zannedersem… Son perde için, en yüksek becerilerimizi Sevgili’nin izni ve desteğiyle sergilememiz dileğiyle efendim…

Lâl