Efendim
Veysel Karanî Hazretleri, Hz. Ebûbekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali’ye Peygamber’i sormuşlar. Hz. Ebûbekir “O çok sâdıktı”, Hz. Ömer “O çok âdildi” ve Hz. Osman ise “O çok edepliydi” diye cevap vermişler. Hz. Ali ise “Peygamber Efendimiz bir gün beni putları kırmak için omzuna çıkardı. Aşağıya baktım, her yer kadem-i Resûlullah, hizâma baktım, her yer sadr-ı Resûlullah, yukarıya baktım, her yer cemâl-i Resûlullah. Vallâhi billâhi, O’ndan başka bir şey yok” diye târif etmişler.
Efendim de Hocam Cemâlnur Annem’in söylediği gibi Peygamber’in tam tecellisi olduğu için, O’nun hakkında bir yazı yazmam istendiğinde bu hikâye aklıma geldi. Bir hikâye kullanma ihtiyacı da hissettim açıkçası; çünkü benim kullanacağım kelimeler Efendimi anlatmada kifâyetsiz kalır. Yine de haddim olmayarak, bana arkadaşlarım tarafından “yaz” denildiği için Efendimden bahsedeceğim.
Bana göre Efendim, her şeyden önce bir af sultanıdır. Herkesi ve her şey affeder; affetmekle kalmayıp size kendinizi sanki önemli ve akıllı biriymişsiniz gibi hissettirir. Aslında bence burada affetmeyi ve güzel görmeyi sadece biz âcizlere örnek olmak için yapar, çünkü O’nda ikilik görecek bir göz kalmamıştır. Bununla beraber Allah’a “bîçâreyim, tevessül edecek bir amelim yok” diye seslenir. Bence bu seslenişin iki yönü vardır. Birincisi kendisi öyle bir sultandır ki ne yapsa da kendi tam potansiyelini ortaya çıkaramaz, çünkü biz maddî bir âlemde yaşıyoruz, o ise hem maddenin hem de mânânın sultanıdır ve bu sınırlı âlemde yapabilecekleri de sınırlıdır. İkincisi ise benim gibi müridleri yüzünden Allah’tan af dilemektedir. Yani çalışıyorum, ama bunlar adam olmuyor, demektedir. Lâkin, hocam hep “iyi terzi kötü kumaşı dikmesinden bellidir” der. Benim gibi kulların bir kapıya bile bağlı kalması aslında onun mûcizesinin ta kendisidir.
Efendim, bütün bilgilere vâkıftır. Fakat bu özelliği, onu “ben tamamım” diyeceği yerde daha çok çalışmaya, daha çok ibâdete sevk etmiştir. Tevâzu onun en belirgin bir diğer özelliğidir ama bu özelliğini fiziksel olarak yani eğilip bükülerek göstermez. Tam tersi, her zaman son derece şık, hoş ve dik durduğunu resimlerden görüyoruz. Onun tevâzuu, olayları yaşayışında ve çevresine bakışındadır. Kimseye öfkelenmez, “bu benim başıma nasıl geldi, ben buna lâyık mıydım?” demez ve etrafındaki her şeyin, bir eşeğin dahî kendisinden daha üstün olduğunu düşünür.
Efendim, o kadar yerinde ve kararında müdâhaleler yapar ki beni bazen cemâli ile bazen de celâli ile kendime getirir. Bazen hâdiseler vâsıtası ile öyle bir tokat atar ki “oh, çok şükür kendime geldim” derim. Bazen de bütün göğsümü genişlettiğini, kendi mânâsını oraya doldurduğunu, bana bitmeyecek bir huzur ve mutluluk akıttığını hissederim. İşte bu zamanlarda bir şarkı dinlerim, onu bulurum, ağlarım; denize bakarım, ne güzel derim, ağlarım; hocamın bir görüntüsü aklıma gelir, ağlarım. Benim gibi hiçbir şey olmayan, aşağılardan da aşağı bir kula bu mutluluğu lâyık gördüğü için ona teşekkür ederim. Bir yandan da “ya bir gün beni bırakırsa” diye korkarım ve içimden ona her dâim benimle olsun diye yalvarırım.
Efendim, hem madde hem de mânâ sultanıdır. Bunu ilâhîlerinden de anlayabiliriz. Bir yerde “aşk beni etti zebun, ne yamanmış bu füsun” derken başka bir ilâhîde “bir nokta idim, kıldı beni kâmet-i tûbâ, giydirdi beni tâ elif’ten yâ’ya o Mevlâ” dediğini görürüz. Ama beni en çok etkileyen özelliği, iki denizin karışmaması gibi bu aşk ile ilmi karıştırmamasıdır. Yani ilim konuşulacak yerde ilim, aşk konuşulacak yerde aşk konuşur. Bilmeyen, O’nun ne kadar büyük bir mürşid olduğunu anlayamaz, O’nu büyük bir düşünür bile zannedebilir. Aslında karıştırmaz gibi gözüktüğü hâlde O’nun bütün ilmi aşk, bütün aşkı ise ilimdir. Bu ikisini öyle bir birlemiştir ki biz onun aslında iki ayrı şey olduğunu anlamayız.
Benim için her şey demek olan Efendimi kendi kabımca anlatmaya çalıştım. Çok eksik kaldığını biliyorum ama her kul ancak kendi idrâkinden bahsedebilirmiş. Bu yazı vesilesi ise Efendime niyâzım, bana kendini daha çok, daha çok tanıtması, her nefes yanımda olduğunu idrâk etmem için yardımcı olması ve O’nun hâllerini giymem için duâcım olmasıdır. Bunlara karşılık ise, ben de artık sağla solla meşgul olmak yerine ona dönmek ve idrâkimin açılması için de Allah’tan yardım dilerim. Âmin.
Ayça
Son Yazıları: Ayça (Profiline git)
- Parayla Saadet Olur - 14 Nisan 2014
- Ölüm Korkusu - 3 Ekim 2013
- Oruca Tıbbî Bir Bakış - 4 Ağustos 2013
Cevapla
Want to join the discussion?Feel free to contribute!